boşluk
hep boşluk,
var olanın üstüne koydum, gene de boşluk.
vakit geçti, hep gece kaldı, gene de boşluk.
kendime baktım, aynaya baktım gene boşluk,
düşlere baktım, hayallere daldım, gene boşluk,
kalbime baktım, aklıma baktım, gene boşluk,
sevgiye baktım, sevgisiz kaldım, işte karadelik.
düşündüm, baktım, hep gördüğüm boşluk,
bildim ki ben bir kara delik, ne var ne yok yuttum, var olanı yok ettim
sonuç; boşluk
emr sag
Pazartesi, Aralık 29
Cumartesi, Aralık 20
içten
ah, boğazımda bir düğüm.
çözebilmiş değilim ve çözemediğim için kelimeler kusmayacağım.
hikayeler yazamayacağım.
sadece sıralayacağım peş peşe sızan bir iki tanesini .
kendimi anlatayım size,
bir göl düşünün, deniz gibi büyük ama hapis karalar içinde.
kıyısından bakınca sadece su görsenizde,
gördüğünüz sınırın ötesinde,
bir köle kendi içinde.
sonra bir kayalık düşünün, doğruca uzansın gölün içine,
belki 50 belki 150 metre, doğruca saplansın buz mavi derinliğe,
gemiler yüzsün gölde, kendi telaşları içerisinde yüzsünler,
ama çarpmasın diye gemiler, bir fener olsun kayaların ucunda
bu fenere bir bekçi yapın beni,
sonra kimse gelmesin yakınıma
tepemden bir ışık yansın sürekli,
her tarafa uzansın ve aydnılatsın,
biliniyor olsun varlığım, belki bahsim geçsin iki sohbette
ama ışığım sayesinde bilinsin ki kayadır yüzeyim,
ve geçmesinler yakınımdan,
emr sag
çözebilmiş değilim ve çözemediğim için kelimeler kusmayacağım.
hikayeler yazamayacağım.
sadece sıralayacağım peş peşe sızan bir iki tanesini .
kendimi anlatayım size,
bir göl düşünün, deniz gibi büyük ama hapis karalar içinde.
kıyısından bakınca sadece su görsenizde,
gördüğünüz sınırın ötesinde,
bir köle kendi içinde.
sonra bir kayalık düşünün, doğruca uzansın gölün içine,
belki 50 belki 150 metre, doğruca saplansın buz mavi derinliğe,
gemiler yüzsün gölde, kendi telaşları içerisinde yüzsünler,
ama çarpmasın diye gemiler, bir fener olsun kayaların ucunda
bu fenere bir bekçi yapın beni,
sonra kimse gelmesin yakınıma
tepemden bir ışık yansın sürekli,
her tarafa uzansın ve aydnılatsın,
biliniyor olsun varlığım, belki bahsim geçsin iki sohbette
ama ışığım sayesinde bilinsin ki kayadır yüzeyim,
ve geçmesinler yakınımdan,
emr sag
Perşembe, Aralık 11
çıkmaz sokak
olmadı;
sana yazamadım,
üstüne 2 hayal koyduğumda; belki de bir destan tamamlardım,
ama yokluğuna yazamadım,
belki de hiç var olmadın,
belki de ben de sana ulaşamadım,
ya da zaten sen hiç istememiştin ve açmamıştın kapıları,
neyse artık vakit geç,
bıraktım hayal kurmayı, döndüm gerçeğe
o gerçeğin ise,
yazılamaz üzerinde.
emrsag
sana yazamadım,
üstüne 2 hayal koyduğumda; belki de bir destan tamamlardım,
ama yokluğuna yazamadım,
belki de hiç var olmadın,
belki de ben de sana ulaşamadım,
ya da zaten sen hiç istememiştin ve açmamıştın kapıları,
neyse artık vakit geç,
bıraktım hayal kurmayı, döndüm gerçeğe
o gerçeğin ise,
yazılamaz üzerinde.
emrsag
Pazar, Kasım 30
altın kubbe
altın tozu düşüyordu tavandan, yıkılıyordu altın kubbe,
erdeme vardığımız vakit, yok oluyordu her şey,
sabaha her şeyin yeniden kurulması gerekiyordu,
cehaletin yorgunluğu ise geceden üzerimize çöküyordu,
omuzlarımıza toz düşüyordu, miskin kemiklerimiz çıtırdıyordu,
elemden yükler biniyordu birbirinin üstüne,
zaman yavaşlıyor, anlar genişliyordu,
bildiklerimizin altındaki tıpa çekilmiş gibi unuturken biz,
altın kubbe çatırdıyordu, yıkılıyordu hayaller,
yarın tekrar kurulmak üzere...
emr sag
erdeme vardığımız vakit, yok oluyordu her şey,
sabaha her şeyin yeniden kurulması gerekiyordu,
cehaletin yorgunluğu ise geceden üzerimize çöküyordu,
omuzlarımıza toz düşüyordu, miskin kemiklerimiz çıtırdıyordu,
elemden yükler biniyordu birbirinin üstüne,
zaman yavaşlıyor, anlar genişliyordu,
bildiklerimizin altındaki tıpa çekilmiş gibi unuturken biz,
altın kubbe çatırdıyordu, yıkılıyordu hayaller,
yarın tekrar kurulmak üzere...
emr sag
çöp
aşkın harıyla demimizi verdik,
geriye posamız kaldı bizim,
bardaklar zehir dudaklara değdi,
değerimiz bilinmedi bizim,
emr sag
geriye posamız kaldı bizim,
bardaklar zehir dudaklara değdi,
değerimiz bilinmedi bizim,
emr sag
Salı, Kasım 25
deniz
deniz gibidir zihin,
dökersin, boşaltırsın dertlerini,
ilk önce dalgalar götürür açıklara,
sonra fırtına başlar,
ya da mühim değil, rüzgar eser hafiften,
düşsel çöplerin vurur sahillere
deniz gibidir zihin,
dalga dalga getirir fikirleri,
hoşuna gitmeyince insanın,
önüne kayadan setler çeker,
o dalgalar yalar kayaları,
her dalgada aşındırır,
sonunda açar kendine bir yol da
sel olur akar kendine.
dalga gibidir, deniz gibidir zihin,
çok dalıncası tutar insanı,
hem anaç hem hırçındır
hem besler hem eskitir insanı,
emr sag
dökersin, boşaltırsın dertlerini,
ilk önce dalgalar götürür açıklara,
sonra fırtına başlar,
ya da mühim değil, rüzgar eser hafiften,
düşsel çöplerin vurur sahillere
deniz gibidir zihin,
dalga dalga getirir fikirleri,
hoşuna gitmeyince insanın,
önüne kayadan setler çeker,
o dalgalar yalar kayaları,
her dalgada aşındırır,
sonunda açar kendine bir yol da
sel olur akar kendine.
dalga gibidir, deniz gibidir zihin,
çok dalıncası tutar insanı,
hem anaç hem hırçındır
hem besler hem eskitir insanı,
emr sag
Pazar, Kasım 23
hatıralar müzesi
bu aralar, epey eski zamanlarda kaybolduğum mekanlarda geziyorum
benden sonra sanki biri oraların tozunu süpürmüş,
fotoğrafları duvarlara asmış, hatıraları müze yapmış gibi.
yabancı gibi geziyorum hatıraları,
o hatıralar, zamanın maskesi düşmüş hali gibi
ya da hatıralar zaten zamanın maskesiymiş gibi.
emr sag
benden sonra sanki biri oraların tozunu süpürmüş,
fotoğrafları duvarlara asmış, hatıraları müze yapmış gibi.
yabancı gibi geziyorum hatıraları,
o hatıralar, zamanın maskesi düşmüş hali gibi
ya da hatıralar zaten zamanın maskesiymiş gibi.
emr sag
Cumartesi, Kasım 22
ağlama güzel
gel içten içe ağlamıyalım,
kuralım masaları, yapariz iki şiş balık,
efkardan kaf dağı masalları anlatırız birbirimize,
gel ağlamayalım, ıslanmasın yanaklarımız,
bilirim ki; için dolu dışın boş,
insanlar koşuşur içinde de, yanında duran yok,
gel kuralım masayı, anlatalım efkardan yapılmış uzakları,
bilirim gündüzün gecenden sıcak olmasını,
yanlızlıktan üşümeyi,
yabancılıktan sancımayı,
ve kimsesizlikten dolayı kendinde kabolmayı,
o kimsesizlik ki kaynaklanır beş cüzdan dolusu kimlikten,
gel ağlamıyalım bu gece, ıslanmasın sokaklar,
kurarız fakir sofrasını, üstünde ekmek, tuz, soğan,
ve nasipse oltalara birkaç şapşal balık, belki doyar karnımız,
ama ne yapsak doyar aç ruhlarımız?,
ağlama be güzel, belki hidayet olur aşımız,
olmadı; belki de erdem doğurur acımız,
o acımız ki; kaynaklanır cehaletimizden,
herşeyi bilipte; hepsine sırt çevirişimizden,
ağlama güzel varlık, sel olmasın sokaklar,
bilmez misin? insan dolu o damarlar,
bilmeseler de seni tam, anlamasalar da tenini,
ruhuna teğet geçseler de hergün,
ruhtan birer silüet onlar,
ağlama istanbul, daha yarın var.
emr sag
kuralım masaları, yapariz iki şiş balık,
efkardan kaf dağı masalları anlatırız birbirimize,
gel ağlamayalım, ıslanmasın yanaklarımız,
bilirim ki; için dolu dışın boş,
insanlar koşuşur içinde de, yanında duran yok,
gel kuralım masayı, anlatalım efkardan yapılmış uzakları,
bilirim gündüzün gecenden sıcak olmasını,
yanlızlıktan üşümeyi,
yabancılıktan sancımayı,
ve kimsesizlikten dolayı kendinde kabolmayı,
o kimsesizlik ki kaynaklanır beş cüzdan dolusu kimlikten,
gel ağlamıyalım bu gece, ıslanmasın sokaklar,
kurarız fakir sofrasını, üstünde ekmek, tuz, soğan,
ve nasipse oltalara birkaç şapşal balık, belki doyar karnımız,
ama ne yapsak doyar aç ruhlarımız?,
ağlama be güzel, belki hidayet olur aşımız,
olmadı; belki de erdem doğurur acımız,
o acımız ki; kaynaklanır cehaletimizden,
herşeyi bilipte; hepsine sırt çevirişimizden,
ağlama güzel varlık, sel olmasın sokaklar,
bilmez misin? insan dolu o damarlar,
bilmeseler de seni tam, anlamasalar da tenini,
ruhuna teğet geçseler de hergün,
ruhtan birer silüet onlar,
ağlama istanbul, daha yarın var.
emr sag
Pazar, Kasım 16
çatlak
ayaklarımı sürüdüm yol boyu,
kar yoktu, varmış gibi sürüdüm,
sesler çıktı, yol adeta çığlık attı,
çıkan sesle gök boydan boya çatladı,
çatırtılar sardı etrafımı,
sonra gök yarıldı bi uçtan ötekine,
sonra yıldızlar döküldü teker teker,
bu gece, vakit bana elem ve keder.
emr sag
kar yoktu, varmış gibi sürüdüm,
sesler çıktı, yol adeta çığlık attı,
çıkan sesle gök boydan boya çatladı,
çatırtılar sardı etrafımı,
sonra gök yarıldı bi uçtan ötekine,
sonra yıldızlar döküldü teker teker,
bu gece, vakit bana elem ve keder.
emr sag
Pazartesi, Kasım 10
toz
ağlasam, bağırsam ve çığlık atsam;
sadece kendi içimde yankılanır sesim,
kendi hacmimin içinde, boşlukta bir esirim,
dörtyüz yıllık kervansaray gibi;
sahibiyken uzak yerlerin hikayelerinin,
mekanı olmuş tozdan yapılmış hayaletlerin
emr sag
sadece kendi içimde yankılanır sesim,
kendi hacmimin içinde, boşlukta bir esirim,
dörtyüz yıllık kervansaray gibi;
sahibiyken uzak yerlerin hikayelerinin,
mekanı olmuş tozdan yapılmış hayaletlerin
emr sag
Pazar, Kasım 9
elmasag
güneş ışıldadı üstümde,
gösterdi üzerimdeki günahtan benekleri,
kızardım utançtan ben,
o güneş yaktı kuruttu dalımı,
oldum ben, artık hazırım aşk;
gel topla beni dalımdan
topla dalımdan beni,
sun altın tepside değer bilen ellere,
emr sag
gösterdi üzerimdeki günahtan benekleri,
kızardım utançtan ben,
o güneş yaktı kuruttu dalımı,
oldum ben, artık hazırım aşk;
gel topla beni dalımdan
topla dalımdan beni,
sun altın tepside değer bilen ellere,
emr sag
Cumartesi, Kasım 8
itiraf 2
hayallerim umut ateşinde kaynarda yükselir göğe,
eğer bakmazan o göğe bağrımdan çıkmış hayallere,
üşür titrerde yağmur olur yağar üstüne,
buluttan toprağa kadar olsa da ömrü hayalimin,
değerde tenine düşerse yere,
o damla değer bütün bu gecelere.
emr sag
eğer bakmazan o göğe bağrımdan çıkmış hayallere,
üşür titrerde yağmur olur yağar üstüne,
buluttan toprağa kadar olsa da ömrü hayalimin,
değerde tenine düşerse yere,
o damla değer bütün bu gecelere.
emr sag
Perşembe, Kasım 6
duygusal fahişe
aşkları taşıyor, aşkları satıyorum,
malzemesi kendim tarifler yazıyorum,
benden yapılmış sevgiler satıyorum,
günün sonunda kendimde tartıyorum,
sonuçta hep aynı rakamı buluyorum,
kendimden eksiliyor, gene kendime kalıyorum,
sabah koparttıklarımı gece yapıştırıyorum,
toplanmış eski aşklardan oluşuyorum
emr sag
malzemesi kendim tarifler yazıyorum,
benden yapılmış sevgiler satıyorum,
günün sonunda kendimde tartıyorum,
sonuçta hep aynı rakamı buluyorum,
kendimden eksiliyor, gene kendime kalıyorum,
sabah koparttıklarımı gece yapıştırıyorum,
toplanmış eski aşklardan oluşuyorum
emr sag
Cuma, Ekim 31
özet
yükselmekteydi dertler ve sıkıntılar,
dağlar gibi tepeler gibi,
ve düşüşteydi her zaman hayallerimiz,
ellerimizden ve gözlerimizden
emr sag
dağlar gibi tepeler gibi,
ve düşüşteydi her zaman hayallerimiz,
ellerimizden ve gözlerimizden
emr sag
Perşembe, Ekim 30
hallerim
-dim hali;
vurgun gibi geldi, döndü başım, döndü oda.
bir saniye baygın kaldım, sonra uyandım,
ama baktım ki artık farklı bir bendeydim.
en yakın hatıram ile sanki 3 yıl gerideki halim,
gibi hali;
araya figüranlar almış gibi,
onlar oynarken ben yatak döşek yatmış gibi,
yatarken halsiz, rüyalara gerçekleri katmış gibi,
uyanınca ve yanlışların farkına varınca saplanan acı gibi,
son halim;
vurgun gibi geldi, döndü başım, döndü oda.
bir dakika baygın kaldım, baktım yazdıklarım,
ama baktım ki farklı bir ben olarak yazmışım,
en yakın halim, ben değilim ama kelimelerim.
emr sag
vurgun gibi geldi, döndü başım, döndü oda.
bir saniye baygın kaldım, sonra uyandım,
ama baktım ki artık farklı bir bendeydim.
en yakın hatıram ile sanki 3 yıl gerideki halim,
gibi hali;
araya figüranlar almış gibi,
onlar oynarken ben yatak döşek yatmış gibi,
yatarken halsiz, rüyalara gerçekleri katmış gibi,
uyanınca ve yanlışların farkına varınca saplanan acı gibi,
son halim;
vurgun gibi geldi, döndü başım, döndü oda.
bir dakika baygın kaldım, baktım yazdıklarım,
ama baktım ki farklı bir ben olarak yazmışım,
en yakın halim, ben değilim ama kelimelerim.
emr sag
tekerleme
kemikten küre biriktirir kelimeleri,
biriktirdikçe kelimeleri, sıkışır yeri,
sıkıştıkça geceleri, nasıl anlatmalı dertleri
delmeli kemikleri, kelimeler seçilmeli,
dolsa dert, aksa acıtır delikleri,
doldurmalı mı boşaltmalı mı derinlikleri,
boşaltıcaksak ne zaman delmeli kemikleri?
emr sag
biriktirdikçe kelimeleri, sıkışır yeri,
sıkıştıkça geceleri, nasıl anlatmalı dertleri
delmeli kemikleri, kelimeler seçilmeli,
dolsa dert, aksa acıtır delikleri,
doldurmalı mı boşaltmalı mı derinlikleri,
boşaltıcaksak ne zaman delmeli kemikleri?
emr sag
etkisiz eleman
ışıksız gecede karanlıktan kaçarken;
kusurlarımdan duvarlara çarptım,
çarptıkça yaralandım,
ve geride kendimden parçalar bıraktım,
düşen parçalar ile eksiliyordum;
rüyalarla kapladım eksik yerlerimi,
ne zaman ki karardı derinliklerim,
kayboldu beyaz buluttan hayallerim,
bedenim şimdi delik deşik oldu ,
parçalarım dökülmekte, eksilmekteyim,
kendi hikayemde etkisiz eleman
kendi hayatımda figüran haldeyim.
emr sag
kusurlarımdan duvarlara çarptım,
çarptıkça yaralandım,
ve geride kendimden parçalar bıraktım,
düşen parçalar ile eksiliyordum;
rüyalarla kapladım eksik yerlerimi,
ne zaman ki karardı derinliklerim,
kayboldu beyaz buluttan hayallerim,
bedenim şimdi delik deşik oldu ,
parçalarım dökülmekte, eksilmekteyim,
kendi hikayemde etkisiz eleman
kendi hayatımda figüran haldeyim.
emr sag
Pazar, Ekim 12
ben var bu zamana ait olmamak.
cebinde misketleri vardı, yere düşünce hepsi etrafa dağıldı,
mahallenin çocuklarının misket babası;
hayaller dahi kurşunlanır olunca yaralandı,
azıcık un, bolca umuttan yuğrulan gariban ekmeklerinin yerini;
zehir gibi acı, iki yudum içkiler aldı,
cebi misketle dolu evsizlerin devri kapandı.
emr sag
mahallenin çocuklarının misket babası;
hayaller dahi kurşunlanır olunca yaralandı,
azıcık un, bolca umuttan yuğrulan gariban ekmeklerinin yerini;
zehir gibi acı, iki yudum içkiler aldı,
cebi misketle dolu evsizlerin devri kapandı.
emr sag
Perşembe, Ekim 9
inanın aptallar neye inanıyorsanız

dünya bizlere bir gelinlik giydirmiş,
sonrada o beyazları bize kefen eylemiş,
bir rüyaymış; uyandığın anda unutmaya başladığın,
gerçekler hep yalanmış, balon gibi hep havada kalmış.
dünya dönmüş, biz insanlar savrulmuş,
ama nasıl olduysa hep aynı yerde kalmışız,
güneş tutulmuş, ay tutulmuş ve biz hep kararmışız,
bizler sanki bir beyaz kağıt; günahtan yağmurlarla yıkanmışız
sonra bakmışız geriye, "nerelerden geçtik biz?" diye,
gördüğümüz ise sadece bir kalıp; bir iz çamura bastığımız bedenimizle,
ve altına kanımızla attığımız imzamız; metalin soğukluğu ve sıcaklığı ile,
yerde yatan insanlığımız, çürüyüp giden ise ruhlar, yani bizlermişiz.
emr sag
Perşembe, Ekim 2
kahpe
ulan dünya, ya sen kahpesin ya ben,
ya sen omursuzsun ya ben,
konduramıyorum kendime,
kabullenemiyorum belki de,
belki yarınlar lazım bana düzelmeye,
senin yarınına da geçmişine de lanet olsun,
adam olarak adım attık sana, yemiş olsak da yasak elmayı,
nimetin bile belki yalandan, arattın bize ilk günahın bahçesini,
gezgin olarak geldik, gideceğiz bu diyardan elbet;
ama bir an için bile dertsiz bırakmadın bizi zaten,
baksana: köpek bile dertsiz tasasız, gezgindir diyarında,
bizim için ise adeta kartondansın dünya.
emr sag
ya sen omursuzsun ya ben,
konduramıyorum kendime,
kabullenemiyorum belki de,
belki yarınlar lazım bana düzelmeye,
senin yarınına da geçmişine de lanet olsun,
adam olarak adım attık sana, yemiş olsak da yasak elmayı,
nimetin bile belki yalandan, arattın bize ilk günahın bahçesini,
gezgin olarak geldik, gideceğiz bu diyardan elbet;
ama bir an için bile dertsiz bırakmadın bizi zaten,
baksana: köpek bile dertsiz tasasız, gezgindir diyarında,
bizim için ise adeta kartondansın dünya.
emr sag
Çarşamba, Ekim 1
çalar saat
vakit tamam,
çaldı alarmlar,
uyanma zamanı geldi,
ama ulaşılmaz zihinlerimiz;
miskinlik sosundan denizlerde uykudalar.
ve bizer:
bilgiyle dolup, cahilliği seçmişken;
omuzlarımızdaki ağırlığın çaresi uykular.
ama vakit tamam, hadi çalıyor alarmlar,
uyan, doğrul, kalk ve silkelen bir;
belki ufukta umut, önümüzde uyanış var?
çaldı alarmlar,
uyanma zamanı geldi,
ama ulaşılmaz zihinlerimiz;
miskinlik sosundan denizlerde uykudalar.
ve bizer:
bilgiyle dolup, cahilliği seçmişken;
omuzlarımızdaki ağırlığın çaresi uykular.
ama vakit tamam, hadi çalıyor alarmlar,
uyan, doğrul, kalk ve silkelen bir;
belki ufukta umut, önümüzde uyanış var?
Çarşamba, Eylül 24
rüyan oldum
serptim hayalleri yavaşça zihnine,
tuttum akışkan zamanı ve mekanı,
sabitledim istediğin yerde,
hazirsa herşey katıldım müsadenle ben de,
rüyan oldum bu gece
emr sag
tuttum akışkan zamanı ve mekanı,
sabitledim istediğin yerde,
hazirsa herşey katıldım müsadenle ben de,
rüyan oldum bu gece
emr sag
sadece geçiyordum
sadece geçiyordum, ve atmosfer dünyayı terkediyordu,
yok oluyordu sihir gibi ciğerlerimde ki hava,
sadece geçiyordun sen ve ben sadece geçiyordum kendimden.
emr sag
yok oluyordu sihir gibi ciğerlerimde ki hava,
sadece geçiyordun sen ve ben sadece geçiyordum kendimden.
emr sag
Salı, Eylül 23
dinlerken
yabancılıktan sancıyor her yerim,
bu halime neredeyse ağlamaklı oluyorum,
bu halime ağıt yakıyorum.
insanlar değil, şarkılar anlıyor ve anlatıyor beni,
sözlerde değil, ritimlerde notalarda buluyorum kendimi,
sancıyor her yerim, özellikle eksikliklerim.
gece hem ilaç hem zehir oluyor,
birkaç yerimi örtüyor, açıkta kalanı üşütüyor,
beni bana tamamlayıp, gene yabancı kılıyor.
tren gibi geçiyor insanlar üzerimden,
ben ters yöne gitmek isterken,
yabancılıktan sancıyor her yerim.
emr sag
bu halime neredeyse ağlamaklı oluyorum,
bu halime ağıt yakıyorum.
insanlar değil, şarkılar anlıyor ve anlatıyor beni,
sözlerde değil, ritimlerde notalarda buluyorum kendimi,
sancıyor her yerim, özellikle eksikliklerim.
gece hem ilaç hem zehir oluyor,
birkaç yerimi örtüyor, açıkta kalanı üşütüyor,
beni bana tamamlayıp, gene yabancı kılıyor.
tren gibi geçiyor insanlar üzerimden,
ben ters yöne gitmek isterken,
yabancılıktan sancıyor her yerim.
emr sag
Perşembe, Eylül 18
itiraf
tatli bir uyku değil, karanlik bir delik çağırıyor beni,
suçlu ise yanlızlığım, o deliyor bedenimi,
düşüyor iken içeri, arıyorum benimki gibi bir eli,
sen benimle aynı kumaştan gibisin, eksik burada senin gibi biri,
ve belki de sen lazımsın,
ama neden ulaşılmazsın?
ama bil ki, ulaşsaydım bırakmazdım seni.
emr sag
suçlu ise yanlızlığım, o deliyor bedenimi,
düşüyor iken içeri, arıyorum benimki gibi bir eli,
sen benimle aynı kumaştan gibisin, eksik burada senin gibi biri,
ve belki de sen lazımsın,
ama neden ulaşılmazsın?
ama bil ki, ulaşsaydım bırakmazdım seni.
emr sag
Salı, Eylül 16
Yazmak üzerine
dredg - whoa is me
"... when the water comes, i'll overflow ..."
bir ova gibidir yazanın zihni,
dertleri tasaları ise ovayı çevreleyen sıra dağlar,
akan gürleyen dereler, nehirler kelimeler taşır ovaya,
sonra ilham gelir, ilham güneş gibidir,
ilk başta ovayı kasıp kavurur,
su olur buhar olur elinden uçar gider kelimeler,
sıcak boğar, nem iflahları aşındırır,
ilham ilk sıkıntıya sokar.
sonra o uçuşan kelimeler, güneşin yokluğunda hafiften bir araya gelir,
gökyüzü tenceresinde, rüzgarlar kepçe pişerler,
havalar iyice soğur, ovaya sessizlik hakim olur,
hava buz keser, iyice çekilmez olur hava,
ve sonra dertlere tasalara kar yağar,
sözler hazırdır uzak tepelerde, ovadan bakınca görürsünde,
gitmeden tepeye, basmadan çıplak ayak ile karlara, bilemezsin soğunu,
sonra tekrar baharı bekler gibi ilhamı beklersin,
ve ilham geldiğinde o tepeler ısınır, o karlar erir,
ve ovaya kelimeleri taşıyan nehirler, dereler belkide ırmaklar çağlar.
ovaya bahar gelmiştir, kalemlerin ucunda mürekkep, havada buram buram kelime kokar.
ve sular sel oldup aktığında, yazan kendinden taşar.
emr sag
"... when the water comes, i'll overflow ..."
bir ova gibidir yazanın zihni,
dertleri tasaları ise ovayı çevreleyen sıra dağlar,
akan gürleyen dereler, nehirler kelimeler taşır ovaya,
sonra ilham gelir, ilham güneş gibidir,
ilk başta ovayı kasıp kavurur,
su olur buhar olur elinden uçar gider kelimeler,
sıcak boğar, nem iflahları aşındırır,
ilham ilk sıkıntıya sokar.
sonra o uçuşan kelimeler, güneşin yokluğunda hafiften bir araya gelir,
gökyüzü tenceresinde, rüzgarlar kepçe pişerler,
havalar iyice soğur, ovaya sessizlik hakim olur,
hava buz keser, iyice çekilmez olur hava,
ve sonra dertlere tasalara kar yağar,
sözler hazırdır uzak tepelerde, ovadan bakınca görürsünde,
gitmeden tepeye, basmadan çıplak ayak ile karlara, bilemezsin soğunu,
sonra tekrar baharı bekler gibi ilhamı beklersin,
ve ilham geldiğinde o tepeler ısınır, o karlar erir,
ve ovaya kelimeleri taşıyan nehirler, dereler belkide ırmaklar çağlar.
ovaya bahar gelmiştir, kalemlerin ucunda mürekkep, havada buram buram kelime kokar.
ve sular sel oldup aktığında, yazan kendinden taşar.
emr sag
Cumartesi, Eylül 13
eğer
bir kanadım olsaydı,
uçurumlardan içeri uçsaydım,
dağ, tepe uzak mesafe aşsaydım,
keşke özgür olsaydım istediğim kadar,
zamansız, mekansız yaşasaydım,
senin olduğun yere varsaydım,
bir elinden tutup,
olmak istediğin yere götürebilseydim seni,
biraz da kurtarsaydım gecenin karanlık elinden,
ışığa taşısaydım seni,
ya da denize,
belki de alçaktan uçmalı dalgaların üzerinde,
ben uçarken otursaydın sırtıma sen,
dalgaların uçları ayaklarını yalarken,
rüzgarında denizinde ben olsaydım,
karanlık etrafını sararken,
Keşke bir rüya olsaydım,
yavaşça uykudaki zihnine dolsaydım.
emr sag
uçurumlardan içeri uçsaydım,
dağ, tepe uzak mesafe aşsaydım,
keşke özgür olsaydım istediğim kadar,
zamansız, mekansız yaşasaydım,
senin olduğun yere varsaydım,
bir elinden tutup,
olmak istediğin yere götürebilseydim seni,
biraz da kurtarsaydım gecenin karanlık elinden,
ışığa taşısaydım seni,
ya da denize,
belki de alçaktan uçmalı dalgaların üzerinde,
ben uçarken otursaydın sırtıma sen,
dalgaların uçları ayaklarını yalarken,
rüzgarında denizinde ben olsaydım,
karanlık etrafını sararken,
Keşke bir rüya olsaydım,
yavaşça uykudaki zihnine dolsaydım.
emr sag
Pazar, Eylül 7
yatmadan önce
ben gerçektim, belki de hayaldim,
ama ne olursa olsun var olmak istedim.
ben hayaldim, sen zihin gibiydin,
ve ben seni tanımayı düşlerdim.
ben rüyaydım, sen gece gibiydin,
ve ben gerçek olman için dua ettim.
ben gölgeydim, sen güneş gibiydin,
ve ben aradakileri çekmek istedim.
ben uykuydum, belki de uykuluydum, sonra biraz da esnedim,
seni; gecenin yıldızlı yorganı gibi üstüme çektim.
bir dolu kalın duvar, duvarlardan daha da çok sınırlar geçtin,
hoş geldin.
emr sag
ama ne olursa olsun var olmak istedim.
ben hayaldim, sen zihin gibiydin,
ve ben seni tanımayı düşlerdim.
ben rüyaydım, sen gece gibiydin,
ve ben gerçek olman için dua ettim.
ben gölgeydim, sen güneş gibiydin,
ve ben aradakileri çekmek istedim.
ben uykuydum, belki de uykuluydum, sonra biraz da esnedim,
seni; gecenin yıldızlı yorganı gibi üstüme çektim.
bir dolu kalın duvar, duvarlardan daha da çok sınırlar geçtin,
hoş geldin.
emr sag
Perşembe, Eylül 4
teşekkürler,
zihnime attınız karanlık fikirlerin mayasını,
şimdi beynim yüzer şarabın içinde,
ve öğrendim, insanlar peşinde çıkarlarının,
gözü kapalı, aptal halimdeyken,
daha iyi biri idim sizlerden!
şimdi paylaşır oldum çamurunuzu,
en fazla yüzümde, sonra kalbim ve ciğerlerimde,
aptalken daha iyi birisi idim ben.
emr sag
şimdi beynim yüzer şarabın içinde,
ve öğrendim, insanlar peşinde çıkarlarının,
gözü kapalı, aptal halimdeyken,
daha iyi biri idim sizlerden!
şimdi paylaşır oldum çamurunuzu,
en fazla yüzümde, sonra kalbim ve ciğerlerimde,
aptalken daha iyi birisi idim ben.
emr sag
Pazar, Ağustos 24
edit
bir kalem olsaydı elimde ilk kendimden başlardım yazarmaya,
bir fırça olsaydı elimde, ilk kendimden başlardım değiştirmeye?
ama o zaman bu düzende ısrar niye?
emr sag
bir fırça olsaydı elimde, ilk kendimden başlardım değiştirmeye?
ama o zaman bu düzende ısrar niye?
emr sag
Cumartesi, Ağustos 23
sohbetten
düşlerimi hayallerinle diktim,
yorgan oldu gecemde üstüme serdim,
derimle bir oldu yataktakiler,
şafak vakti bir bulut olup göğe yükseldim
emr sag
yorgan oldu gecemde üstüme serdim,
derimle bir oldu yataktakiler,
şafak vakti bir bulut olup göğe yükseldim
emr sag
Cumartesi, Ağustos 9
otobiyografi
bağrımda duygulardan kimliğim,
üstünde düşünceden yapılmış anahtar,
bir üstünde kemikten sert kilit,
uğraşıpta açacak çilingir arıyorum.
emr sag
üstünde düşünceden yapılmış anahtar,
bir üstünde kemikten sert kilit,
uğraşıpta açacak çilingir arıyorum.
emr sag
bu da ablama dair
bir kaç karede bulutlandı gece semaları,
bir on yılın arta kalanları, karanlığı kesti,
ucundan hayal edebildim sana olanları,
ışıksız gecede rüzgar soğuk esti,
ne kadar büyüdüğünü ve küçüldüğünü gördüm.
emr sag
bir on yılın arta kalanları, karanlığı kesti,
ucundan hayal edebildim sana olanları,
ışıksız gecede rüzgar soğuk esti,
ne kadar büyüdüğünü ve küçüldüğünü gördüm.
emr sag
Perşembe, Temmuz 31
boğaza, gorbiye ve biraz da abime dair
bolca siyah, arada öndeki arabanın farlarının kırmızısı ama bolca siyah.
bolca siyah bir istanbul gecesi, bolca ıslak, tıkır tıkır yağan bir yağmur, gece geç saat.
eski lada, yavaş ağır hırıltılı ama bolca sıcak. boş sokak, boş istanbul, sanki sana kalmış gibi.
bilinmedik bir macera, "köşeyi dönünce araba olacak mı ki?" gibi.
bir iki kavşak, bir iki ağır dönüş, ardından köprüyü görüş. uzayıp giden kırmızı ışıklar.
bir direk gelen, bir asfalttan yansıyan bir de arabanın camındaki yağmurda kırılanlar.
bir derin nefes, bolca toprak azca deniz kokusu, bünyen alır o kokuyu mutluluk yapar.
o mutluluk buruklukla acıyla paketlenmiştir.
ruhunun nefsinle paketlendiği gibi.
köprüden sonra ilk çıkış, bir iki viraj, sahil yolu. yağmur boğaz gibidir, boğaz seni yıkıyor gibidir,
sonra ağırdan durur gorbi, boğaza 3 metre, arada bir bank bir zincir ve aşkın saf hali.
açarsın kapıyı soğuk sarar bedenini, senin mutluluğunu sarıp paketlediğin gibi.
bir kaç sn de kuru yerin kalmayacak şekilde ıslanırsın, yağmur sanki sana değil içine yağmaktadır.
bir kaç adım atarsın bankı geçersin, zincire ayağını yaslar boğaza bakarsın,
gecenin en siyahına gecenin baş yıldızına bakarsın
siyahı görürsün, ama içinde mavi de vardır, uykudadır mışıl mışıl
uykusu mavisini sarmıştır, senin sarıp paketleyen soğuk rüzgar gibi,
üşürsün titrersin ve bir adım daha atar kurtarırsın kendini zincirden ve düşersin aşkın en saf haline,
çivi gibi soğuk suları sarıp paketlerken seni, sen 240 km uzakta sadece ağlamaklısındır,
ve hissettiklerin ne eksik ne fazla bunlardır.
emr sag
bolca siyah bir istanbul gecesi, bolca ıslak, tıkır tıkır yağan bir yağmur, gece geç saat.
eski lada, yavaş ağır hırıltılı ama bolca sıcak. boş sokak, boş istanbul, sanki sana kalmış gibi.
bilinmedik bir macera, "köşeyi dönünce araba olacak mı ki?" gibi.
bir iki kavşak, bir iki ağır dönüş, ardından köprüyü görüş. uzayıp giden kırmızı ışıklar.
bir direk gelen, bir asfalttan yansıyan bir de arabanın camındaki yağmurda kırılanlar.
bir derin nefes, bolca toprak azca deniz kokusu, bünyen alır o kokuyu mutluluk yapar.
o mutluluk buruklukla acıyla paketlenmiştir.
ruhunun nefsinle paketlendiği gibi.
köprüden sonra ilk çıkış, bir iki viraj, sahil yolu. yağmur boğaz gibidir, boğaz seni yıkıyor gibidir,
sonra ağırdan durur gorbi, boğaza 3 metre, arada bir bank bir zincir ve aşkın saf hali.
açarsın kapıyı soğuk sarar bedenini, senin mutluluğunu sarıp paketlediğin gibi.
bir kaç sn de kuru yerin kalmayacak şekilde ıslanırsın, yağmur sanki sana değil içine yağmaktadır.
bir kaç adım atarsın bankı geçersin, zincire ayağını yaslar boğaza bakarsın,
gecenin en siyahına gecenin baş yıldızına bakarsın
siyahı görürsün, ama içinde mavi de vardır, uykudadır mışıl mışıl
uykusu mavisini sarmıştır, senin sarıp paketleyen soğuk rüzgar gibi,
üşürsün titrersin ve bir adım daha atar kurtarırsın kendini zincirden ve düşersin aşkın en saf haline,
çivi gibi soğuk suları sarıp paketlerken seni, sen 240 km uzakta sadece ağlamaklısındır,
ve hissettiklerin ne eksik ne fazla bunlardır.
emr sag
?
kabuk kabuk üstüne
en derin yaram, bir ötekinin içinde
kendimi hapsettiğim yerim kuyunun dibinde
çizgim hep bulunduğum yerin gerisinde
kendim hep çizdiğim çizgilerin ötesinde
emr sag
en derin yaram, bir ötekinin içinde
kendimi hapsettiğim yerim kuyunun dibinde
çizgim hep bulunduğum yerin gerisinde
kendim hep çizdiğim çizgilerin ötesinde
emr sag
Perşembe, Temmuz 17
kendime
denedim, olmadı. yürümedi. yaşayamadım bu şehirde. havası bana zehir, suyu kezzap kesildi.
denedim, olmadı bu şehrin insanlarıyla, onlar bana gölge gibiydiler, ben onlara engel.
denedim, olmadı burada. bir yolculuk öncesi hissi kaplardı hep içi, şehrin üstüme geldiği anların her biri.
denedim, o hissin üstesinden gelmeyi, gitmemeyi denedim, kalmayı denedim; kendime ve gölgeme çivi çaktım, tahtaları söktüm.
denedim, olmadı.
şimdi bir yolculuk öncesi anında gibiyim, hala deniyorum.
emr sag
denedim, olmadı bu şehrin insanlarıyla, onlar bana gölge gibiydiler, ben onlara engel.
denedim, olmadı burada. bir yolculuk öncesi hissi kaplardı hep içi, şehrin üstüme geldiği anların her biri.
denedim, o hissin üstesinden gelmeyi, gitmemeyi denedim, kalmayı denedim; kendime ve gölgeme çivi çaktım, tahtaları söktüm.
denedim, olmadı.
şimdi bir yolculuk öncesi anında gibiyim, hala deniyorum.
emr sag
Pazartesi, Temmuz 7
hatırladım ve
düşlerime sen girdin,
zihnime fikrin düştü,
kanıma zehrin karıştı,
geceme soğuk hükmetti,
uykumu korkular kaçırdı,
gözlerimi yaşlar kapladı.
emr sag
zihnime fikrin düştü,
kanıma zehrin karıştı,
geceme soğuk hükmetti,
uykumu korkular kaçırdı,
gözlerimi yaşlar kapladı.
emr sag
Pazar, Temmuz 6
d.r. 8
gene bir düğüm oldum,
gündüz ışık vurunca gördüm,
rüyalar karıştırmış,
görünce anladım.
akılda kalan birkaç kırıntı,
parçası kalan hatıralar,
zamanla çürümemiş,
ama bozulmuş bir tatla ordalar.
emr sag
gündüz ışık vurunca gördüm,
rüyalar karıştırmış,
görünce anladım.
akılda kalan birkaç kırıntı,
parçası kalan hatıralar,
zamanla çürümemiş,
ama bozulmuş bir tatla ordalar.
emr sag
Cuma, Haziran 27
ne zamandır?
tüm cesaretimle döndüm ve baktım geri,
kazdım, kazıdım; derinde kalmış bir hatıra,
zevkin üzerine inşa edilmiş acıya gitmiş o anı,
gözyaşlarının altındaki soğuk teması;
alışmış ve alışmış dudakların,
alışılmamış yabancılığı.
emr sag
kazdım, kazıdım; derinde kalmış bir hatıra,
zevkin üzerine inşa edilmiş acıya gitmiş o anı,
gözyaşlarının altındaki soğuk teması;
alışmış ve alışmış dudakların,
alışılmamış yabancılığı.
emr sag
Salı, Haziran 24
geç
boydan boya yara izi,
her şey geçse, zaman kemirse geçmez izi,
şimdi önümde bir kapı, büyüklüğüyle beni bir cüce yapan,
üstünde 100 zincir, her bir halkası hatırandan kalan.
emr sag
her şey geçse, zaman kemirse geçmez izi,
şimdi önümde bir kapı, büyüklüğüyle beni bir cüce yapan,
üstünde 100 zincir, her bir halkası hatırandan kalan.
emr sag
Salı, Mayıs 27
zamansız
2:58...
2:57...
ve duvardaki sayaçtan bir dakika daha eksildi,
ekimiş, kıymık kıymık olmuş bir tahta sandalyede oturuyordu,
bacakları ağırlığından uyuşmuş, ayakları karıncalanıyordu,
ufaktak kıpırdandığında sayısını kaçırdığı kez tahtanın zımpara gibi köşesi etine battı,
canı yandı ama umursamadı,
2:57...
1:08. . .
bi anda sayaç hızlıca haraket etti ve tak diye durdu. bir buçuk saatten fazla kısalmıştı,
iyice huzursuzlandı,
bulunduğu yeri seviyordu çünkü, yüksekçe bir uçurum önü alabildiğine deniz, batmakta olan bir güneş,
sayaçla birlikte yer değiştiren, normalde yavaş yavaş, sayaç zaman atlıyınca gökte bir yerden ötekine atlayan bir güneş,
hava da serinlemeye başlamıştı zaten,
ufuk çizgisi kızarırken,
gözleride kızarmıştı,
rüzgar denizden karaya eserken,
derken aklına bir ilham geldi, bir şiirin ucu belird-
1:07...
0:35...
saat gene atladı, güneş bir çizgi çekti peşisıra, ve ucu ufuğa değdi,
rüzgar daha da serinledi, hafiften tüyleri ürperdi,
sırtından, belinden yukarı bir ürperti tırmandı,
şöyle bir titredi,
gözlerini kıstı, kızaran ve ıslanan gözlerinden bir damla aktı,
ağladığı bir gözyaşı değil, rüzgarın etkisiyle oluşan bir damlaydı,
saat hızlandı, saniyeler yarışa başladı,
o zamanı tutmaya çalışırken zaman daha da hızlı aktı,
0:34...
0:33...
...
0:09...
yavaşça ayağa kalktı, kalkarken tüm sandalye gıcırdadı,
bir iki kıymık bacaklarında kaldı,
hafiften sızladı,
rüzgar hızlandı,
gözleri kısıldı
güneşin neredeyse yarısı batmıştı zaten,
gök kat kat ve ton ton kızıldı,
gözleri de kızarmıştı zaten rüzgardan,
sonra bir dakika daha gitti andan
0:08...
güneş kaçtı,
o güneşe baktı,
güneş daha da kaçtı,
o güneşe baktı,
sonra güneş battı,
o biraz daha güneşin battığı yere baktı,
sonra sırtını döndü,
gece onu bekliyordu,
ilk adımı attı, uyuşmuştu bedeni ama zorlayınca ikinci adımda geldi,
onun bittiği yer aslında güneşin battığı yerdi,
ama deniz vardı arada, yüzemezdi,
bir adım daha uzaklaştı sandalyeden ve biraz soluklaştı,
on adım sonra yarı yarıya şeffaftı
onbeş adım daha attı ve rüzgara karıştı,
bıraksalar; o sandalyeden bakardı hep aşka,
ama gün bitiyorsa, durmamak lazım artık bu diyarda.
emr sag
2:57...
ve duvardaki sayaçtan bir dakika daha eksildi,
ekimiş, kıymık kıymık olmuş bir tahta sandalyede oturuyordu,
bacakları ağırlığından uyuşmuş, ayakları karıncalanıyordu,
ufaktak kıpırdandığında sayısını kaçırdığı kez tahtanın zımpara gibi köşesi etine battı,
canı yandı ama umursamadı,
2:57...
1:08. . .
bi anda sayaç hızlıca haraket etti ve tak diye durdu. bir buçuk saatten fazla kısalmıştı,
iyice huzursuzlandı,
bulunduğu yeri seviyordu çünkü, yüksekçe bir uçurum önü alabildiğine deniz, batmakta olan bir güneş,
sayaçla birlikte yer değiştiren, normalde yavaş yavaş, sayaç zaman atlıyınca gökte bir yerden ötekine atlayan bir güneş,
hava da serinlemeye başlamıştı zaten,
ufuk çizgisi kızarırken,
gözleride kızarmıştı,
rüzgar denizden karaya eserken,
derken aklına bir ilham geldi, bir şiirin ucu belird-
1:07...
0:35...
saat gene atladı, güneş bir çizgi çekti peşisıra, ve ucu ufuğa değdi,
rüzgar daha da serinledi, hafiften tüyleri ürperdi,
sırtından, belinden yukarı bir ürperti tırmandı,
şöyle bir titredi,
gözlerini kıstı, kızaran ve ıslanan gözlerinden bir damla aktı,
ağladığı bir gözyaşı değil, rüzgarın etkisiyle oluşan bir damlaydı,
saat hızlandı, saniyeler yarışa başladı,
o zamanı tutmaya çalışırken zaman daha da hızlı aktı,
0:34...
0:33...
...
0:09...
yavaşça ayağa kalktı, kalkarken tüm sandalye gıcırdadı,
bir iki kıymık bacaklarında kaldı,
hafiften sızladı,
rüzgar hızlandı,
gözleri kısıldı
güneşin neredeyse yarısı batmıştı zaten,
gök kat kat ve ton ton kızıldı,
gözleri de kızarmıştı zaten rüzgardan,
sonra bir dakika daha gitti andan
0:08...
güneş kaçtı,
o güneşe baktı,
güneş daha da kaçtı,
o güneşe baktı,
sonra güneş battı,
o biraz daha güneşin battığı yere baktı,
sonra sırtını döndü,
gece onu bekliyordu,
ilk adımı attı, uyuşmuştu bedeni ama zorlayınca ikinci adımda geldi,
onun bittiği yer aslında güneşin battığı yerdi,
ama deniz vardı arada, yüzemezdi,
bir adım daha uzaklaştı sandalyeden ve biraz soluklaştı,
on adım sonra yarı yarıya şeffaftı
onbeş adım daha attı ve rüzgara karıştı,
bıraksalar; o sandalyeden bakardı hep aşka,
ama gün bitiyorsa, durmamak lazım artık bu diyarda.
emr sag
Cuma, Mayıs 16
öncesi, sonrası
boğulacağımı bileydim baştan,
şu üstüne güneş batan denizde;
yine de girerdim yüzme bilmeden,
boyumu aşan derinliklere.
emr sag
şu üstüne güneş batan denizde;
yine de girerdim yüzme bilmeden,
boyumu aşan derinliklere.
emr sag
Pazartesi, Mayıs 12
deniz oldum
mehtap semada gözükünce kabardım ve kendimden taştım,
o batınca ve görülmez olunca kıyılardan uzaklaştım.
emr sag
o batınca ve görülmez olunca kıyılardan uzaklaştım.
emr sag
Pazar, Mayıs 4
7
üzerime düşen gölgenden savruldum,
endamını gördüm, ciğerlerimden oldum,
zihnime hayalin düştü, yokluğundan kavrudum,
efkardan bir dağ doğurdum, üstüne tahtımı kurdum.
emr sag
endamını gördüm, ciğerlerimden oldum,
zihnime hayalin düştü, yokluğundan kavrudum,
efkardan bir dağ doğurdum, üstüne tahtımı kurdum.
emr sag
Cumartesi, Nisan 26
yığın
insanların kulaklarına kir yığılmış,
duymazlar beni,
e bende geçinemiyor ve dinleyemiyorsam kendimi?
geriye kim kaldı paylaşıcak dertleri?
emr sag
duymazlar beni,
e bende geçinemiyor ve dinleyemiyorsam kendimi?
geriye kim kaldı paylaşıcak dertleri?
emr sag
çukur.
yüzeyimde, düşen meteordan oluşan bir derin,
içimde, yaşanan patlamadan kalan bir derin,
ben ne kadar ağlasam, seller akıtsam dolmaz o derin,
ama aslında çok da küçük, bir temas ile taşar o derin.
(isteğe göre her satırın sonuna çukur eklenebilir)
emr sag
içimde, yaşanan patlamadan kalan bir derin,
ben ne kadar ağlasam, seller akıtsam dolmaz o derin,
ama aslında çok da küçük, bir temas ile taşar o derin.
(isteğe göre her satırın sonuna çukur eklenebilir)
emr sag
Cuma, Nisan 25
uykudan firar
bu gece;
uykudan firar, duygular zindanındaki sayımda bir eksik var,
içimden geçti gene bir çift bakış;
gelecek günlerin hava durumda kafamda esecek rüzgar var,
şarkılar dile geldi;
çalan şarkılarda hayallerin yazdığı dizeler, notların arasında bir isim var,
güneş doğsun, ay doğsun;
gündüzümde ışık, gecemde aydınlık eksik; yokluğundan karanlık var,
karanlıkta bir ruh kayıp;
peşinde yokluğundan doğan sıkıntı, önünde kovaladığı aşk var.
emr sag
uykudan firar, duygular zindanındaki sayımda bir eksik var,
içimden geçti gene bir çift bakış;
gelecek günlerin hava durumda kafamda esecek rüzgar var,
şarkılar dile geldi;
çalan şarkılarda hayallerin yazdığı dizeler, notların arasında bir isim var,
güneş doğsun, ay doğsun;
gündüzümde ışık, gecemde aydınlık eksik; yokluğundan karanlık var,
karanlıkta bir ruh kayıp;
peşinde yokluğundan doğan sıkıntı, önünde kovaladığı aşk var.
emr sag
Perşembe, Nisan 24
bir soru bir cevap
bir baktım; neredeyim ve nereye geldim?
gördüm ki; maskemle kendim arasında bir yerdeyim.
emr sag
gördüm ki; maskemle kendim arasında bir yerdeyim.
emr sag
buzdan kral
efsanelerdeki diyarların lanetlenmiş kralı,
sırtına verilmiş bin yıllık acı ama bağlanmış göz pınarları,
gözlerinin arkasında biriken her damla dönüşmüş buz kristallere;
düşünce yanlızlık yüzünden sıcaklığı dondurucu derecelere,
her damla da daha da acımış çanı,
ama damlalar için çıkış yolu yok dışarı,
emr sag
sırtına verilmiş bin yıllık acı ama bağlanmış göz pınarları,
gözlerinin arkasında biriken her damla dönüşmüş buz kristallere;
düşünce yanlızlık yüzünden sıcaklığı dondurucu derecelere,
her damla da daha da acımış çanı,
ama damlalar için çıkış yolu yok dışarı,
emr sag
Çarşamba, Nisan 23
belirsizlik üstüne belirsizlik
zihnimde eskiden ipler vardı,
fikirler düşünceler vardı,
bu fikirler, bir ucunu tuttuğum ip gibiydi;
gergin duran ve yoğun bir sisin içinde kaybolan.
sisin ötesini göremezdim;
ama en azından ipin ucunun bir yere vardığını,
öteki tarafta birşeylerin varlığını,
ipteki gerginlikten ve titreşimden hissederdim.
şimdi ipler elimden doğru yere düşüyor
sıfır gerginlik,
belirsizlik üstüne belirsizlik.
emr sag
fikirler düşünceler vardı,
bu fikirler, bir ucunu tuttuğum ip gibiydi;
gergin duran ve yoğun bir sisin içinde kaybolan.
sisin ötesini göremezdim;
ama en azından ipin ucunun bir yere vardığını,
öteki tarafta birşeylerin varlığını,
ipteki gerginlikten ve titreşimden hissederdim.
şimdi ipler elimden doğru yere düşüyor
sıfır gerginlik,
belirsizlik üstüne belirsizlik.
emr sag
dursun dünya, mevsim ilkbahar kalsın
kışın bahar dönmesi gibi,
ilk baharda soğuğu kıran güneşi sevinçle karşılamak
ve yaz ile kavrulmak,
ilk önce ılık havalarda doğaya karışıp canlanmak,
sonra ağustos sıcağıyla kavrulup kurumak,
ilk önce sevgiyle coşmak ve hayat bulmak,
sonra korkuların ve endişelerin esiri olmak.
emr sag
ilk baharda soğuğu kıran güneşi sevinçle karşılamak
ve yaz ile kavrulmak,
ilk önce ılık havalarda doğaya karışıp canlanmak,
sonra ağustos sıcağıyla kavrulup kurumak,
ilk önce sevgiyle coşmak ve hayat bulmak,
sonra korkuların ve endişelerin esiri olmak.
emr sag
d.r. 6
ey güzel sen bana ne yaptın?
günden koparıp, hayalden yapılmış geleceklere saldın,
ne zincir ne de fikir bıraktın,
endişeleri arttırıp uykularımı kısalttın.
her şeyi unutturup geride tek bir soru bıraktın;
acaba bana bir kişilik yer açacak mıydın?
emr sag
günden koparıp, hayalden yapılmış geleceklere saldın,
ne zincir ne de fikir bıraktın,
endişeleri arttırıp uykularımı kısalttın.
her şeyi unutturup geride tek bir soru bıraktın;
acaba bana bir kişilik yer açacak mıydın?
emr sag
Perşembe, Nisan 17
Cuma, Nisan 4
otobiyografi 2
bugün içimdeki şeytan bana hayret etti,
sonra baktı ki ondan beterim, benden nefret etti
bugün emr sag, kendinden nefret etti
sonra bir baktı ki temiz yeri kalmamış, kirden ibaretti.
emr sag
sonra baktı ki ondan beterim, benden nefret etti
bugün emr sag, kendinden nefret etti
sonra bir baktı ki temiz yeri kalmamış, kirden ibaretti.
emr sag
Perşembe, Nisan 3
baht
aynaların bağışı ve hediyesi gökten sanki bir hüzme olup indi,
gecenin içindeki ışıltı günü şafaktan önce aydınlık etti,
sadece geleceğe değil bol karanlık geçmişe de ışık verdi,
damarda hücre yanına bir ritm, bir müzik sonra da resital verdi.
emr sag
gecenin içindeki ışıltı günü şafaktan önce aydınlık etti,
sadece geleceğe değil bol karanlık geçmişe de ışık verdi,
damarda hücre yanına bir ritm, bir müzik sonra da resital verdi.
emr sag
Pazar, Mart 23
otobiyografi
temizi keselesen kir çıkar da,
kiri on yıl ovalasan nur çıkar mı?
bu cesedin hammaddesi kire dönmüş
on yıl acıya baksa, bir damla ağlar mı?
emr sag
kiri on yıl ovalasan nur çıkar mı?
bu cesedin hammaddesi kire dönmüş
on yıl acıya baksa, bir damla ağlar mı?
emr sag
Çarşamba, Mart 19
uyaklı uykular
gece, aydınlık bilinçlerin omuzlarına örtüyü;
zihnimdeki katmanlardan kaldırıp örttü,
gündüz, ışığın kalın sisi delip de giremediği delikler;
gözlerim salt karanlığa alışınca görünür oldu.
gece zihnimi karartırken, görüşümü açtı,
karşıma yas tutan yaşlı bir adam çıkardı.
adamın yaşı içinde tuttuğu göz yaşları kadardı,
bir damla ile başladı ve ağladıkça çocuklaştı.
gece, bana beni geri verdi, ama ilk toprağa serdi,
özümden tekrar yeşertti biriktirdiklerimi,
göz yaşları ilk çamura sonra cana döndü,
ama ben sana ağladım ve sen gene bende kaldın.
emr sag
zihnimdeki katmanlardan kaldırıp örttü,
gündüz, ışığın kalın sisi delip de giremediği delikler;
gözlerim salt karanlığa alışınca görünür oldu.
gece zihnimi karartırken, görüşümü açtı,
karşıma yas tutan yaşlı bir adam çıkardı.
adamın yaşı içinde tuttuğu göz yaşları kadardı,
bir damla ile başladı ve ağladıkça çocuklaştı.
gece, bana beni geri verdi, ama ilk toprağa serdi,
özümden tekrar yeşertti biriktirdiklerimi,
göz yaşları ilk çamura sonra cana döndü,
ama ben sana ağladım ve sen gene bende kaldın.
emr sag
Perşembe, Şubat 28
yeter.
keşke geçmişte kalmış olsan,
ama öyle değil;
uzun çağlar öncesinden geleceğime hayalini bırakmışsın,
bir tutam kendinden tohumu derinlere saklamışsın,
ya da ben saklamışım,
sonuçta senin aşkını cisme dökmek için kendimden bir parça koparmışım,
sonra çabuk ölmüş, 2 yıldır cesedine bakmışım.
çık hafızamdan artık,
lütfen.
emr sag
ama öyle değil;
uzun çağlar öncesinden geleceğime hayalini bırakmışsın,
bir tutam kendinden tohumu derinlere saklamışsın,
ya da ben saklamışım,
sonuçta senin aşkını cisme dökmek için kendimden bir parça koparmışım,
sonra çabuk ölmüş, 2 yıldır cesedine bakmışım.
çık hafızamdan artık,
lütfen.
emr sag
Pazartesi, Şubat 18
balçık, bat - çık
ham maddem çamur, bolca toprak ve iki damla kandan,
düşünceler azcık karıştırdımı; battıkça batıran balçıktan,
şimdi sok ellerini cebine, çıkar ağırlık yapan hayalleri, gidiyoruz derine;
son bir kez derin nefes al, batıyoruz, en büyük korkun önünde.
ama yetmez nefesin; seni istediğin kadar şişirmeye,
sen bedenine ağırsın, ağzın burnun ve en son kafan gömülünce,
artık ipler panik adlı yabancının elinde, sen kendinden bin fersah ötede,
artık senin için zaman sanırlı, artık fısılda istekdiklerini kendine.
emr sag
düşünceler azcık karıştırdımı; battıkça batıran balçıktan,
şimdi sok ellerini cebine, çıkar ağırlık yapan hayalleri, gidiyoruz derine;
son bir kez derin nefes al, batıyoruz, en büyük korkun önünde.
ama yetmez nefesin; seni istediğin kadar şişirmeye,
sen bedenine ağırsın, ağzın burnun ve en son kafan gömülünce,
artık ipler panik adlı yabancının elinde, sen kendinden bin fersah ötede,
artık senin için zaman sanırlı, artık fısılda istekdiklerini kendine.
emr sag
Pazar, Şubat 17
aranıyor, kayıp
-ya çok derine gittim ya da kendimden dışarıya;-
ya çok derindeyim ve hiç bilmediğim, daha önce görmediğim bir kendimdeyim,
ya da sınırları geçtim artık kendimde değilim.
emr sag
ya çok derindeyim ve hiç bilmediğim, daha önce görmediğim bir kendimdeyim,
ya da sınırları geçtim artık kendimde değilim.
emr sag
Perşembe, Ocak 31
about::blank
yazmak dolmak demek,
boynuna kadar gelmesi suyun,
bir sözcükte açmak demek önünü,
gerisinin akması demek.
yazmak yürümek demek,
önce birşeyler hazmetmek,
sonra kaslarına hükmetmek
ve bir adım daha atmayı başarabilmek demek.
yazmak sevmek demek,
hislerinle boğuşmak,
gözlerini kaçırmak
ve sonra da seni seviyorum diyebilmek.
peki;
yazamamak ne demek?
emr sag
boynuna kadar gelmesi suyun,
bir sözcükte açmak demek önünü,
gerisinin akması demek.
yazmak yürümek demek,
önce birşeyler hazmetmek,
sonra kaslarına hükmetmek
ve bir adım daha atmayı başarabilmek demek.
yazmak sevmek demek,
hislerinle boğuşmak,
gözlerini kaçırmak
ve sonra da seni seviyorum diyebilmek.
peki;
yazamamak ne demek?
emr sag
Pazartesi, Ocak 21
lafın kısası
içimde ufacık bir boşluk doğmuş;
herşeyimle kendimi koymuşum
yine de dolduramamışım.
bir sorsaydım?...
-belki sana göreydi içimdeki boşluğun kalıbı.
kesmiş elinde altın makas, kutsal terzi.-
emr sag
herşeyimle kendimi koymuşum
yine de dolduramamışım.
bir sorsaydım?...
-belki sana göreydi içimdeki boşluğun kalıbı.
kesmiş elinde altın makas, kutsal terzi.-
emr sag
Cumartesi, Ocak 12
hit and run
you said please,
you said don't,
than you change my address,
from heaven to doom,
here a corpse lies on,
killed by poisened lips,
rest in peace soldier of love,
Now;
hit me strong girl,
hit and make me gone,
put more poison to your lips
and put some to your eyes,
blind me with your eyes,
'cause now my way goes through memories,
i dont want to see your looks again.
and i dont want to be a slave again.
emr sag
you said don't,
than you change my address,
from heaven to doom,
here a corpse lies on,
killed by poisened lips,
rest in peace soldier of love,
Now;
hit me strong girl,
hit and make me gone,
put more poison to your lips
and put some to your eyes,
blind me with your eyes,
'cause now my way goes through memories,
i dont want to see your looks again.
and i dont want to be a slave again.
emr sag
Cuma, Ocak 11
bir anlık -mış masalı: ne yaptın be güzel hatun
bakışın ince olsada göğsümü delmiş
delik küçükmüş, tekrar tekrar gördükçe büyümüş,
ilk gönlümdekiler delikten boşalmış,
şimdi içimdeki boşluk mideme kadar gelmiş,
çektiğim derin nefes içimde fırtına olmuş,
kısacık bir an geçmişe inandırmış,
sen geri döndüğünde, ben nefesi verince;
delik kapanmış, ama içim boş kalmış;
içim gene kararmış.
emr sag
delik küçükmüş, tekrar tekrar gördükçe büyümüş,
ilk gönlümdekiler delikten boşalmış,
şimdi içimdeki boşluk mideme kadar gelmiş,
çektiğim derin nefes içimde fırtına olmuş,
kısacık bir an geçmişe inandırmış,
sen geri döndüğünde, ben nefesi verince;
delik kapanmış, ama içim boş kalmış;
içim gene kararmış.
emr sag
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
unbearable weight of being just
pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...
-
kırıntılarla yaşadım ya, saysan 13 sene boyunca sen varken de yokken de ulaşılmaz durdukça tutundum tanıdık ne varsa, tatlısından çok acısıy...
-
gel içten içe ağlamıyalım, kuralım masaları, yapariz iki şiş balık, efkardan kaf dağı masalları anlatırız birbirimize, gel ağlamayalım, ısla...
-
parelel evrenlerin çöplüğü, olduğum olacağım ve olamadığım her şeyin yükü bin hissedip birinde bile olamamak, aynalar arkasından izleyen yaş...