Perşembe, Aralık 16

üvey

huzurlu derinliklerdeyim,
yine kendimden buralar ama;
üveydir aklım, ödünç kelimelerim,
bu yeni yerler; dertsiz tasasız,
ve yağmursuz, kurak ama yine de yeşil,
çünkü güneşi farklı,

hamak üstünde gün boyu uyur gibiyim,
ve sanırım huzuru yazmak beni aşıyor.
çünkü güneşim farklı.

emr sag

Cuma, Ekim 29

deli saçması

if these trees could talk - below the sky

bir hafta aralıksız yağmur yağsada hala kurak bura,
toprağı aç yıllardır suya,
milyon damladan kırıntı dahi bırakmıyor ardında,
kalk gidelim vakit gelmiş,
gidelim senin bildiğin uzaklara,
şarkılara söz bulduğun,
toprağın nemi paylaştığı yerlere,
kurudum ben.

emr sag

Pazar, Ağustos 22

yağmur

gene kuru hava ve çatlamış topraklar,
yıldız yağıyor bulutsuzluktan.

emr sag

Cuma, Ağustos 20

bütün

mutluluğundan hapsoldum kendimde,
çıkıp bakamaz oldum,
bir yabancı gibi izleyemiyorum,
geçmişten defter yapıp sayfalara dökemiyorum,
bu yüzden yazamıyorum,
varlığınla hapsettin beni kendime,
artık bin yerde biner parça değil emre,
mutluluktan yazamıyorum,
bir bütünüm, kelimeler eksik,

emr sag

Çarşamba, Ağustos 18

kitap

pas tutmuş çürük damarlarım,
betonlaşmış derim,
sadece yüzeyden oluşur halde,
sisin ardında derinlerim.

yazmak için dahi afyon gerek zihnime,
uykuyla kalkıyor gözümdeki perde,
ondan sonra dahi belki bir kaç kelime, şanlıysam bir cümle
demek ki içim duvar duvar ve duvarlar toz içinde.

hiçlikten gelirde düşer önüme bir kitap,
etrafa saçılır kapağı ve sayfaları,
asıl garip olan şudur ki; rüzgar götürür sayfalarını,
hepsi kopmuş cildinden, belki de hiç tutunmadı,

emr sag

Perşembe, Ağustos 5

yazamadıkça saçmalamak

yazmak zor sana dair,
iki kelime, iki satır bir araya getirmek de zor,
doğru sıfatları bulmak da,
zaten kelimleri de çalmışlar beynimden,
yerine hep seni koymuşlar,
yazsam merve merve merve merve,
olmaz ki o da,
yazmam lazım, anlatmam lazım bazı şeyleri,
ama bilmediğim yerden soruyor uyku,
daha önce olmayan yerlerde buluyorum kendimi,
sana dair olunca herşey ilk ve yeni,
aşk zaten sana dair,
sevgi, ah o sevgi,
girmiyor kelimelerden çuvallara,
büyütmüyorum da aslında,

şunu söylesem yeter belki,
bir rüzgar essin senden doğru,
bir nefes sen getirsin,
ve rüyaya dönsün o nefes,
özledim, göreyim seni.

emr sag

Pazartesi, Temmuz 26

kayıp

düşer kapaklar ve yıkılır duvarlar,
incelen zihnimden geçer fırtına,
an kaybolur, geçmiş çoğalır,
yüzüm solar da unuturum seni,
ve değişince hatılarının yeri,
yabancı gibi gelir siman,
ama korkma sevgin derin ki,
kayıpken an ve bendeki gölgen,
yine de ister bu can seni,
yıkılsa bile düzeni,
ve hepsi hiç olsa geçmişin,

bir tohum gibi düşün kendini,
düşmüş, gömülmüş içeri.

emr sag

Salı, Temmuz 20

yazamıyorum ki.

bir ağaç olayım,
derinlere kök salayım,
yağmurla yeşerip,
yaprak olayım,
sonbahar serinliğinde,
yoluna düşeyim,
kururken hafiften,
ve usulca bastıkça sen,
toprak olayım.

emr sag

Cuma, Haziran 25

sıcak

bırakın bulutları,
toprak kuru,
ben çatırtısından uykusuz
çünkü sıcak sensiz.

dünkü orman çöl bugün,
ama yine senle yeşerir içim.
bırakın bulutları,
toprağım kuru.

dedim ya sıcaktır özlemin,
ve sen yokken dümdüz,
gölgesiz çölde gölgede bin derece,
sanki güneşin yüzeyi.

emr sag

Cumartesi, Haziran 5

sis

kaybolmuş halimin sesi uzaktan geliyor,
başı belirsiz zamanlardır kayıp halim kendini arıyor,
öncesi ve sonrası ulaşılmaz durumda,
sadece bir ana, şimdiki anı görüyor.
birken iki, ikiden bin olmuş,
duvarsız mekanlarda, sisin içinde, ötekini arıyor.

emr sag

Perşembe, Mayıs 20

temmuz gelir mi?

gene koptu zaman,
vakitler tutmuyor gene,
öncenin ucunda boşluk,
şimdiye kadar uzanıyor,
birazım gene kayıplarda,
var olan yanım senin etrafında toplanıyor.
birazım gene yok,
olanlar yetse de,
bitse karanlık,
alsam nefes,
tam olsam
yarısı burdan yarısı kayıptan yerine
tam sevsem seni,

emr sag

Cuma, Nisan 30

özlemek

bilmiyorum,
karışık kafam,
eski dost kelimeler de yabancı,
cümleler zaten düşük,
gece rahat değil, uykular eksik,
mutlulukta değil,
yokuluğunda sorun,
en bariz olanı;
hep bir eksiklik,
olmadığında doğan,
özlemek olmadığın her an,
en çok gece,
uyumadan hemen önce.

emr sag

Çarşamba, Mart 31

yazsam

uzun, bitmeyen öksürüklerin ardından gelen nefese;
öksüren alerjik hallerimin sonuna dair,
sürekli yuvarlanıp, bayır aşağı zıplayan taş isem;
en son zıplayıpda oturduğum boşluğa dair,
toz toprak yutmuş, çamur tüküren bir ağzımda;
ilk yudum suyun temizliğine dair,
on dil bilip, hepsinden bin kelime arayıp,
sana dair bir kelime bulamama dair.

yazsam, yazamama dair.
bir o sabit,
bir seni sevdiğim.

emr sag

Pazartesi, Mart 29

yatmadan

uykunun eşiğinde nöbet bekler gibi,
doğurduktan sonra güneşi,
gündüze emanet ediyorum seni,
gecenin karanlığı geçtiğinden beri,
uyku teslim alırken beni,
yanlız uykudan kaçıyorum.

emr sag

Salı, Mart 23

what i need

just a smile,
a long hug,
maybe a shy kiss,
warmth in firgertips,
a tender grip in my hand,
the air that fulls my lungs,
gentle touch to cheek,
and seeing a smile,
all of these about you,
what i need,
is to be loved by you.

ps: words have never been this much inadequate, ever.

emr sag

Çarşamba, Mart 17

reign over me

I am standing at the edge; between trust and fear,
One step away from the idea, making you permanent,
"Is it too soon, do not rush" a voice tells in my mind,
but how can you measure the time,
while anyone can't measure the moments you just make me feel right.

and now i am one step away from you,
and this is where i got overwhelmed by the fear;
fear by some-hows and maybes, all about loosing you,
that's the proof that i need you, so;
take your time to get your demons to think, calm and learn.

and now i am one step away from,
and waiting for you to let you
to rule gently,
and reign over me.

ps: i lost my chain of thought here.

emr sag

Pazartesi, Mart 15

bir fırt

bir seferlik hatıra,
kokundan bir eser kalmış,
tutundum, ciğerlerim yettikçe de,
emrsag gene eksik kalmış.

nefesim hatırama dönüştü,
aklım hala o anda,
özlemek; hemde sen gider gitmez,
bir sürü özlem, olmadığın her anda.

emr sag

Pazar, Mart 14

firar

i hear sirens - deception has a way with words

uykundasın,
şu anda yola çıksam, 35 dakika uzakta,

ben uykudaydım, seninle ilk tanıştığımda,
tek gerçeğin gördüğüm rüyalar olduğu,
sebepsiz düşlerin peşinden gittiğim zamanlardı,
o zamanlar ki;

rüzgar bana tane tane kum getirmiş, üstüme yığmış,
sonra üstüne yağmur yağmış,
içinde emrsag, üstü taşla kaplanmış,

kıpırdayamadan uyurken ben,
senden bir parça düşmüş içime,
kaya ne kadar sert olsa da üstüne tutunan ağaç gibi,
saran köklerin kırmış beni çevreleyen hapisi,

şimdi uykundasın,
şu anda yola çıksam, 35 dk uzakta,
bana dair ne varsa, yarısından fazlası, 35dk uzakta,
sen yokken burada çok şey firarda.

emr sag

Pazartesi, Mart 8

well, i haven't changed, yet i'm different

i've been missing you all the time,
even during the times when i wasn't aware of exsistance,
while i always felt a little wrong, but i couldn't tell.

then, then it all turn around, but nothing changed,
i'm still here and i'm still myself,
but different in a way, i still couldn't tell.
love was the missing part, and you made me complete.

emr sag

Çarşamba, Mart 3

yerin otobiyografisi : zemin etüdü.

ben bir ülkeydim ve topraklarıma 13 gün ve bir gecedir kar yağıyordu,
sessizdi ortalık, gürültüsüz, bolca huzur doluydu.
insanlar hep aynı yere basıyordu, yollarda sadece tek bir ayak izi vardı,
çok kişinin geçtiği yerde, bir kişi vardı, geri kalan yerler bozulmamış şekilde kalmıştı.
ve doğaldır ki ütopik olmayan bu ülkede olası kötü şeylerin temsilcisi olarak, kara bir tane belirdi.
bu kara parçacık, uzak ülkelerde yanan odun, kömür ya da Allah bilir neyin dumanından oluşmuş bir parça idi.
bu parça rüzgarla, belki üflenerek belki denizler aşarak gelmişti, ve karların arasına karışmış düşüyordu,
ben bir ülke olarak haraket edemediğimden, yani etsem büyük depremlere sebebiyet vereceğimden, üzülerek bu kara tanenin üstüme düşmesini izledim.
ama malesef bu kara şey sadece katılaşmış bir is parçası değildi, lanet gibi bir tohumdu,
ve tohum bağrıma düştüğünden beri bir yabani ot gibi yayıldı büyüdü.
ben tüm gücümle çalıştım, misal temiz toprağımı üzerine örttüm onu da kirletti,
üstüne tertemiz karları feda edip çığlar indirdim, eritip su yaptı, daha da çoğaldı,
ben yoldukça o çoğaldı,
üstümü kapladı.
ben altında kaldım.

emr sag

Salı, Mart 2

fena.

binlerce fikir geçer aklımda,
bin ses hayaller kurar,
ve çoğu kötüyü umar,
genelde dinlemem de,
sen olunca farklı oluyormuş,
bir kötü ihtimal ile herşey yıkılıyormuş,

o ihtimal seni kaybetmeye dairse;
artık kriz içinde, korkunun esiri emre.

emrsag

Perşembe, Şubat 25

sığamam

sığamam ki bana,
ben küçük dertlerin adamı,
iki damla dert ile efkarın sarhoşu,
sığamam ben kendime,
sığamam ben bu sözlere,
sığamam olduğun ve olmadığın zamana,
olmadığım kadar büyüğüm ben,
ve her zaman ki gibi küçük bünyem.

sığmam ki kendime,
tüm parçalarıma, uzaydaki adalarıma,
bir oldum, ki o da yetmez
iki olsam korkarım kendimden,
bendeki seni ikiye bölmekten.

sığamam ki sözlere,
sevgi ve mutluluğumu bırak,
korkum bile sığmaz ki kelimelere,
bildiğim diller tecrübe etmemiş gibi benim yaşadıklarımı,
unutturulmuş gibi ya da unutulmuş,
kelimeler düz kaşık,
tutmaz ki sudan emreyi.

sığamam ki zamana,
varlığınla olan zaten kısa,
bir kere zamanım da kaymış,
öncesi yok, sonrasında ise tüm zamanlar sana dairmiş gibi,
ama ben sığamam ki o zamana,
yanımda olmadığın vakitler oldukça,
hep yanımda olsan dahi yetmez zaman,
sana değdiğim her an, bir yıllık hikaye kattıkça bana,
ben sığamam ki zamana.

emr sag

Cuma, Şubat 19

just

can't write,
can't read,
can barely breath,

can't work,
can't breed,
can barely thing,
but can't stop to think,

can't find paper,
can't find words,
can describe,
but only within,

emr sag

Pazartesi, Şubat 15

of.

değişmemekti, yılmamaktı derdim,
peki şimdi nerden gelir bütün bu korku?
o zaman çoktan yenilmişim zaten,
kişilerde ve hakkettiklerinde yanıldığımda,
peki nerden gelir bu korku?

işim söz vermek; kolay ve tasasızca vermek,
tutamamak ise derdimi tasayı harlamak gibi.
gene bir eşikteyim de, ışık eskilerden daha parlak,
bir adım gerekir, nerede o adımı atacak?

emr sag

bok/püsür

bir dilim, bir parça alsam şu halimden,
iyiyken rastlantıyla,
kötü zamanlara bir delik açsam zamanda,
uzatsam bir parçamı,
maya olsa o parça çukur hallerime,
ve tekrardan böyle mutlu olsam.

emr sag

Perşembe, Şubat 4

dağınık

sunlight ascending - black bear

parçalandım gene,
bir şeye de çarpmamıştım hem,
ara verince düzelir sanmıştım,
çok yanılmışım.

bıraktığım halde bile değil buralar,
yerimde kırıntılar,
kırıntıların üstünde kar.

hayır elimde de yok bir zamk,
ya da zımba kafama çakacak.

dağınık.

emr sag

Salı, Ocak 26

mind and other things

it's a burden to be human and just be yourself,
clear your councious after daily bombardment of modern mass,
hold on to only thing that makes you the one,
it's hard to be a unique and only one.

it's a burden to be thinking after all,
eventhough you're clear and stay with only your own,
your source is not pure after all,
it's boiling with questions and with problems souce.

it's a burden to sleep after all,
you're made up only with your thoughts,
during the night times goes regarding to your mind,
it's hard to hold the time even it's only in your mind.

it's a burden to love after all,
even it's the only thing makes you a whole,
but you can not do that if your mind is not pure at all,
it's not possible to love, if you can't do it as your all.

emr sag

Pazar, Ocak 17

açık seçik

dizini yere getiren sadece güzellikse,
o işin sonu güzel gelmiyor,
sadece bir çift gamzenin peşine düşersen,
sonunda çukura düşüyorsun,
sadece seviyorsan gözlerini,
bakışlarının anlamını bilmiyorsan eğer,
anlamsız hepsi.
sevmekde değil sevilmekte dert.

emr sag

Salı, Ocak 12

sulu

sunlight ascending - out of this place II

gözlerimde değil ağlama isteğim,
yüzme bilmeden yüzer haldeyim,
ceplerim dolu, ve boş söylediklerim,

çamurdan artık sözler,
ilk yağmurda eriyecekler,

emr sag

Pazar, Ocak 10

meteor II

sunlight ascending - out of this place II

meteorlar yağıyordu üstüme,
gecenin lacivertindende eser yoktu,
siyahtan öteydi vakit,
darlık diyarlarındaydı halim,

evren donmuş, durmuş,
bu vakitte çivi çakılmış üstümüze,
en azından benim göğsüme,
uzaklaşırken dünya her saniyede binlerce kilometre,
uzaydaki yerinde sabit kalıyordum,
ve meteorlar yağıyordu üstüme.

emr sag

Pazartesi, Ocak 4

düş

tutsun elimden, götürsün,
gördüğümüzde esintili tepeleri,
denizin kokusu kaplasın,
ürpermeden sırtım, sırtlasın,
bir uçurum bulsun, ucuna koysun,
tek istediğim derin bir nefes,
düşerken bir ciğer huzur,
ve tereddüt etmeden itsin beni,

emr sag

unbearable weight of being just

pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...