Perşembe, Aralık 14

sır

aynanın sırında buldum kendimi
ne gerçekte ne yansımada ben vardım

gecenin 12sinde vardım bana
24:00, var olmayan saat

ışık oldum uçtum burdan
durunca yok oldum

nefes oldum çıktım ruhtan
bir rüzgarla hiç ve hep oldum

bundan sonra her rüzgarda ben vardım
ama hiçbir rüzgarda ben yoktum.

emr sag

Pazar, Aralık 10

need

days and nights fall apart
laughts and cries dont call a light
sun cannot dig clouds are tight
when you crash me this hard

i need to cry to solve my mind,
my body need a surgery to clean your part,
need to get rid off your image on my heart
leave me alone in this world that shrunk

love and tiers freezes
no end, no way appears
while i am walking endless
whole city all world collapses

emr sag

Cuma, Kasım 24

.

her düşünce bir bulut bu uçsuz bucaksız çölde
her düşündüğüm bir gölge bu zihnime

emr sag

Çarşamba, Kasım 22

!

ne kadar derine gömsem de,
bir bakış yetiyor tekrar toprak üstüne çıkarmaya gömülenleri,
eti yakıp kemiği kırsam da,
o bir an yetiyor, canlandırıyor geriye kalan tek bir hücre olsa da,

emr sag

Çarşamba, Kasım 15

duy

gözünün verdiği sözleri cesedin tutmadıysa,
ya da benim cesedim kendine verdiği sözleri senin gözlerinde bıraktıysa,

mantığım zaten çoktandır ortada yoksa,
ki olsa bile senin esintinden geriye birşey kalmıyorsa,

ruhum aylar öncesinden sana ait bir nefesten oluşuyorsa,
ya da bu cesed kendi ruhunu orada burada alakasızca yakalıyorsa,

her gölge seni hatırlatıyorsa,
ve herkes sana benzeme yarışındaysa,

gündüzün saati dudağındaki kıvrıma,
gecenin tonu bana uzaklığına bakıyorsa,

konuştuğunda onca şeye rağmen hala ve hala bir lütfen diyebiliyorsam,
lütfen duy beni, seni mutlu etmeyi çok istiyorum.
hadi bi duy beni.

emr sag

bir kibrit oldun sen

sigara olmak kolay mı?
bir sarımlık hayat
bir dakikalık ölüm
sigara olmak güzel mi?
özgürlüğün yolu ateşte
özgürlüğün yolu kendinde,

emr sag

Pazartesi, Kasım 13

-

bir göz imgesi
bir göz yaşı
bir okyanusun
bir dalgası
o dalganın
bana vuran kıyısı
bir parçamın
milyarlarca ufak parçası
ufak adacıklar üstüne dağılmış sanki
sanki kırılmış bir aynanın parçaları

emr sag

Cumartesi, Kasım 11

al beni, gene vur bana

sevgi dumanın ucunda
benden kalan kül,
hangi izmaritin kucağında?

gece gündüzün bağrında
benim batık ayım, güneşim
hangi dağın ardında?

gönül kafes ardında,
anahtar bi solukta,
benim soluk cesedim
neden hep bu kör kuyuda?

emr sag

Cuma, Kasım 3

biterken

dönse de ümitler toprağı et suyu kan olan bir çamura;
boşver aldırma sen
yine dön, yine sarıl bana dünya,

emr sag

Pazar, Ekim 29

saat

saat dönüp dönüp hep aynı şeyi gösteriyor
hep beni sen
yanlızlığı sensizlik geçiyor
saat dönüyor
sen kaçıyor bir gönül kovalıyor
bu saat hep böyle
bensizliği sensizlik geçiyor.

emr sag.

Pazar, Ekim 22

zor geldi gene aşk,

Sevmek gerçekten kolay da,
Sevgiye dayanmak zor aslında.
Sonsuzluklara ulaşmak bir adımda
O sonsuzluklardan bir damla getirip verebilmek sana...
O bir damlayı tutabilmek avuçta, o senin sıcaklığından yanan avuçta,

emr sag

Cumartesi, Eylül 16

boş

dünyada bulunan cennet'e bir anlığına girmek,
ardından daha ani bir anda düşmek sırattan

bir bahçeye bakmak
top oynan bahçenin yanındaki yüksek duvarlı olan
görünmediğinden üstüne bir sürü hikaye uydurulan
hayaletlere ev, yaratıklara in yapılan
sanki o merak ettiğin bahçeye bakmak bi anlığına
güzel bir yeşillik, uzun bir heykel görmek
belki korkularının zincirini saldığın için içinden, belki hayallerinin bir kez olsun olduğu gibi olabildiğini görebilmekten
saf bir huzur duymak
sonra ayağının kayıp duvar kenarında ki betona düşüvermek

ölüvermek,
ölmekten mutlu olmak,
savaş alanında kılıcı görmek deriyi kesen
mermiyi hissetmek kanını içen
meleği görmek elini isteyen
şehit olmak belki
o huzuru hissetmek
sonra ilk anneni, sonra eşini, sonra çocuklarını hatırlamak
kendine değil, onların üzüntüsüne ağlamak
ölüvermek gibi
bir şehit değil bir kahpe olarak

ağlamak gibi
gönül kabından taşan duygularından
hem kabı dolduran, hem seni ıslatan ağırlıktan
ağlamak gibi her bir saf huzur damlasını
sonra ağlayamamak gibi
en mutlu olurken yapabildiğin şeyi
en çok acırken yapamamaktan
kendini kendi içindeki duvara vurarak

kendi kalıbını bulmak,
sonra bir kaç eksik "i"

peki neydi ki istediğim?
şimdiki gibi olan ve olacak hiç bir söze tam iliştiremediğim?

ne senden bi fazla
ne senden bi eksik

dünyadaki cennet rüya
bahçe kartondaki resim
ölüm sadece bir rüya
ağlamak ise sadece acıdan

ne senden bi fazla
ne senden bi eksik
sen zaten bir sıfır
sen zaten bir hiçlik

sen zaten bir rüya
bir iki gecede içtik
emr sag

Perşembe, Eylül 7

aşkı tanımlamak üzerine bir karalama

Şu cesedimin en orta yerinde, en benden olmayan ama benimle birlikte yaşayan bir şey idin sen. Bir yanda benim canlı hücrem var iken, onun çeperine dayanmış, -belki fiziki değil ama hücre kadar gerçek ve- benden idin. Ne kadar "başka" olsan da. Bir annenin bile içindeki -"kendinden olmayan veya yabancı olan"- öz çocuğuna dahi tepki vermesi gibi, -ama onun kadar değil- ince bir tepki çıkmıştı şu cesetten bir ince "ah" diye. Annelik kadar kutsal olmasa da, Annenin cesedinin bebeğin varlığına olan hazırlığından; ben daha da hazırdım belkide sana. Bir bedende iki farklı ritimde atan kalp taşımak gibiydi. Sadece, bir başka ceset, bir başka vücud görünce tek ritme giren, onun dışında çatışan iki rtim taşımak gibiydi. Anlaşan ama içten içe, hafiften hafife çatışan. Yıl hesabının ucunun kaçtığı hapishane vakitlerinden yeni çıkmış bir adımın tereddütü gibiydi, belki bir daha kırmaktan ondan öte kırılmaktan korkan.

bir gün geldi, bir ağaç dibinde sırt sırta vermiş gibi oturan benim cesedim ile seninki, zorla, kerpetenle, dişle, tırnakla kanaya kanaya acıya acıya ve ben en sonunda beni bayıltana dek kanırtıltarak söküldü, ayrıldı

sökülürkende benden fiziksel değilde, hissiyat olarak; sanki bir parmağını, sanki bir kolunu, sanki bir daha duyma hakkını ya da bir daha boğaza -yani aşkın fiziksel akışkan haline- bakma hakkını kaybetmiş gibi bir his bıraktı

belkide bende beni oluşturan çok şey sende kaldı

güle güle aşk, seninle yaşamak güzeldi

emr sag

unbearable weight of being just

pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...