Perşembe, Şubat 25

sığamam

sığamam ki bana,
ben küçük dertlerin adamı,
iki damla dert ile efkarın sarhoşu,
sığamam ben kendime,
sığamam ben bu sözlere,
sığamam olduğun ve olmadığın zamana,
olmadığım kadar büyüğüm ben,
ve her zaman ki gibi küçük bünyem.

sığmam ki kendime,
tüm parçalarıma, uzaydaki adalarıma,
bir oldum, ki o da yetmez
iki olsam korkarım kendimden,
bendeki seni ikiye bölmekten.

sığamam ki sözlere,
sevgi ve mutluluğumu bırak,
korkum bile sığmaz ki kelimelere,
bildiğim diller tecrübe etmemiş gibi benim yaşadıklarımı,
unutturulmuş gibi ya da unutulmuş,
kelimeler düz kaşık,
tutmaz ki sudan emreyi.

sığamam ki zamana,
varlığınla olan zaten kısa,
bir kere zamanım da kaymış,
öncesi yok, sonrasında ise tüm zamanlar sana dairmiş gibi,
ama ben sığamam ki o zamana,
yanımda olmadığın vakitler oldukça,
hep yanımda olsan dahi yetmez zaman,
sana değdiğim her an, bir yıllık hikaye kattıkça bana,
ben sığamam ki zamana.

emr sag

Cuma, Şubat 19

just

can't write,
can't read,
can barely breath,

can't work,
can't breed,
can barely thing,
but can't stop to think,

can't find paper,
can't find words,
can describe,
but only within,

emr sag

Pazartesi, Şubat 15

of.

değişmemekti, yılmamaktı derdim,
peki şimdi nerden gelir bütün bu korku?
o zaman çoktan yenilmişim zaten,
kişilerde ve hakkettiklerinde yanıldığımda,
peki nerden gelir bu korku?

işim söz vermek; kolay ve tasasızca vermek,
tutamamak ise derdimi tasayı harlamak gibi.
gene bir eşikteyim de, ışık eskilerden daha parlak,
bir adım gerekir, nerede o adımı atacak?

emr sag

bok/püsür

bir dilim, bir parça alsam şu halimden,
iyiyken rastlantıyla,
kötü zamanlara bir delik açsam zamanda,
uzatsam bir parçamı,
maya olsa o parça çukur hallerime,
ve tekrardan böyle mutlu olsam.

emr sag

Perşembe, Şubat 4

dağınık

sunlight ascending - black bear

parçalandım gene,
bir şeye de çarpmamıştım hem,
ara verince düzelir sanmıştım,
çok yanılmışım.

bıraktığım halde bile değil buralar,
yerimde kırıntılar,
kırıntıların üstünde kar.

hayır elimde de yok bir zamk,
ya da zımba kafama çakacak.

dağınık.

emr sag

unbearable weight of being just

pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...