Pazar, Nisan 26

dar zaman, bun* zaman

1
efkarın son demi de damladı elimden yere,
gene gece, gene bir gömlek gibi çıkardım benliği,
o benliğin yeri, dolaptaki nicelerinin yanı,

2

kendimden soyunup, kendimden arındığımda yine aklıma düşen sen oldun,
hayatımdan günler çıkartıp, hafızalar silinince, geri döndüğüm nokta sen oldun,

3
en yeni, en son acı, daha fazla dönüp durmalı çevresinde,
daha fazla tatmalı,

4
aşkın yokluğunu bile özler oldum,
varlığı zaten ihtimal dışı,
aradığım bir gram acı, tutayım avcumda, bakayım gündüz ve gece,
o zaman belki görmem aynaları,
sahi kim dikiyor bunları her yanıma?
bana gerek balta olacak bir acı,

5
belki korku, belki başkasını sevmemeye karar verdin,
yanlışım olsa kızacağım kendime,
sana kızmak zaten ihtimal dışı,
söyle nasıl kabul edilir, söyle nasıl atlatılır?
emre bir gömlek daha çıkartır,
asar dolaba, diğerlerinin yanına,
karşıma gene geçmiş çıkar,
gene silinir bir kaç gün, belki bir kaç ay

6
yarım yamalak yazmalı bu gece
zaten yarım yamalak halim hayatta,
ölmekte milyon hücre,
doğmak istememekte yerine gelecekler,
ve gün saymakta, umutsuz haldekiler,

7
gece koyu,
dar zaman, bun zaman değişmemekte
emre'nin son demi, elinden yere düşmekte

emr sag

(*bun = bun-al-mak kelimesinin kökü olan bun, "bun geldi" şeklinde kullanılabilir, en azından eskiden kullanılırmış)

Hiç yorum yok:

unbearable weight of being just

pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...