Çarşamba, Eylül 24

rüyan oldum

serptim hayalleri yavaşça zihnine,
tuttum akışkan zamanı ve mekanı,
sabitledim istediğin yerde,
hazirsa herşey katıldım müsadenle ben de,
rüyan oldum bu gece

emr sag

sadece geçiyordum

sadece geçiyordum, ve atmosfer dünyayı terkediyordu,
yok oluyordu sihir gibi ciğerlerimde ki hava,
sadece geçiyordun sen ve ben sadece geçiyordum kendimden.

emr sag

Salı, Eylül 23

dinlerken

yabancılıktan sancıyor her yerim,
bu halime neredeyse ağlamaklı oluyorum,
bu halime ağıt yakıyorum.

insanlar değil, şarkılar anlıyor ve anlatıyor beni,
sözlerde değil, ritimlerde notalarda buluyorum kendimi,
sancıyor her yerim, özellikle eksikliklerim.

gece hem ilaç hem zehir oluyor,
birkaç yerimi örtüyor, açıkta kalanı üşütüyor,
beni bana tamamlayıp, gene yabancı kılıyor.

tren gibi geçiyor insanlar üzerimden,
ben ters yöne gitmek isterken,
yabancılıktan sancıyor her yerim.

emr sag

Perşembe, Eylül 18

itiraf

tatli bir uyku değil, karanlik bir delik çağırıyor beni,
suçlu ise yanlızlığım, o deliyor bedenimi,
düşüyor iken içeri, arıyorum benimki gibi bir eli,
sen benimle aynı kumaştan gibisin, eksik burada senin gibi biri,

ve belki de sen lazımsın,
ama neden ulaşılmazsın?

ama bil ki, ulaşsaydım bırakmazdım seni.

emr sag

Salı, Eylül 16

Yazmak üzerine

dredg - whoa is me
"... when the water comes, i'll overflow ..."


bir ova gibidir yazanın zihni,
dertleri tasaları ise ovayı çevreleyen sıra dağlar,
akan gürleyen dereler, nehirler kelimeler taşır ovaya,

sonra ilham gelir, ilham güneş gibidir,
ilk başta ovayı kasıp kavurur,
su olur buhar olur elinden uçar gider kelimeler,
sıcak boğar, nem iflahları aşındırır,
ilham ilk sıkıntıya sokar.

sonra o uçuşan kelimeler, güneşin yokluğunda hafiften bir araya gelir,
gökyüzü tenceresinde, rüzgarlar kepçe pişerler,
havalar iyice soğur, ovaya sessizlik hakim olur,
hava buz keser, iyice çekilmez olur hava,
ve sonra dertlere tasalara kar yağar,

sözler hazırdır uzak tepelerde, ovadan bakınca görürsünde,
gitmeden tepeye, basmadan çıplak ayak ile karlara, bilemezsin soğunu,
sonra tekrar baharı bekler gibi ilhamı beklersin,
ve ilham geldiğinde o tepeler ısınır, o karlar erir,
ve ovaya kelimeleri taşıyan nehirler, dereler belkide ırmaklar çağlar.

ovaya bahar gelmiştir, kalemlerin ucunda mürekkep, havada buram buram kelime kokar.
ve sular sel oldup aktığında, yazan kendinden taşar.

emr sag

Cumartesi, Eylül 13

eğer

bir kanadım olsaydı,
uçurumlardan içeri uçsaydım,
dağ, tepe uzak mesafe aşsaydım,
keşke özgür olsaydım istediğim kadar,
zamansız, mekansız yaşasaydım,
senin olduğun yere varsaydım,
bir elinden tutup,
olmak istediğin yere götürebilseydim seni,
biraz da kurtarsaydım gecenin karanlık elinden,
ışığa taşısaydım seni,
ya da denize,
belki de alçaktan uçmalı dalgaların üzerinde,
ben uçarken otursaydın sırtıma sen,
dalgaların uçları ayaklarını yalarken,
rüzgarında denizinde ben olsaydım,
karanlık etrafını sararken,
Keşke bir rüya olsaydım,
yavaşça uykudaki zihnine dolsaydım.

emr sag

Pazar, Eylül 7

yatmadan önce

ben gerçektim, belki de hayaldim,
ama ne olursa olsun var olmak istedim.

ben hayaldim, sen zihin gibiydin,
ve ben seni tanımayı düşlerdim.

ben rüyaydım, sen gece gibiydin,
ve ben gerçek olman için dua ettim.

ben gölgeydim, sen güneş gibiydin,
ve ben aradakileri çekmek istedim.

ben uykuydum, belki de uykuluydum, sonra biraz da esnedim,
seni; gecenin yıldızlı yorganı gibi üstüme çektim.

bir dolu kalın duvar, duvarlardan daha da çok sınırlar geçtin,
hoş geldin.


emr sag

Perşembe, Eylül 4

teşekkürler,

zihnime attınız karanlık fikirlerin mayasını,
şimdi beynim yüzer şarabın içinde,
ve öğrendim, insanlar peşinde çıkarlarının,

gözü kapalı, aptal halimdeyken,
daha iyi biri idim sizlerden!
şimdi paylaşır oldum çamurunuzu,
en fazla yüzümde, sonra kalbim ve ciğerlerimde,

aptalken daha iyi birisi idim ben.

emr sag

unbearable weight of being just

pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...