yan küçük yaprak yan, bunun için dünyaya geldin,
tütsülesen de darma duman edemedin,
yutkun acı yudumları, ki belki gecen kolay geçsin,
yine ettin sabahları, derberder haldesin.
açtığın onuncu kapı, yine gördüğün kendi leşin,
bin kapı daha açtın, aklını ne eyledin?
çok önce demir attığın limanlar su altında kaldı,
sanma ki gel gittir, hepsini kim ağladı?
yan küçük ev yan, olmadın ki hane,
say bakalım her duvarındaki acı izleri kaçar tane?
gece beni ben eyledi, gündüz oldu hayaller nerdeydi?
istediğin bir sarılmak da ertesi günü düşünmedin mi?
sallanırsın beşikte kulağında ninni gözünde yok uyku,
sen kazdın kürek kaşık kepçe elle, içinden çıkamadığın dipsiz kuyu,
peki şimdi söyle kim ağlasın sana, yanında getirdiğin bir kaç metre ip,
yüzlerce ilmek verildi de hepsini söktün attın sikip,
sandın ki tahtın sallanmaz surların içindeki kalende,
şimdi bekler durursun, belki kırılır kalem diye,
duygularına ulaşırsın anca iki üç saat müzik içince,
o kadar aradın da bulamadın gene manayı içinde.
yaz yaz belki durulursun,
sanki yüzebileceksin de dersin sular durulsun.
şimdi tak kilitleri geri, bin kapı yeniden kurulsun,
nasıl olsa yarın uyanınca hepsini unutursun.
emr sag
Salı, Nisan 11
scales
where gravity is lost,
nothing weighs a little,
and after my shoulders are free,
my hands get tight around my collar.
emr sag
nothing weighs a little,
and after my shoulders are free,
my hands get tight around my collar.
emr sag
porcupine skin
... and as I turned around the corner and there is me,
who made the all that suffering and all the evil,
made millions cry, another billion under ground.
made with same flesh, same bones but only the exactly same eyes,
that eyes see no further then where it ends, only the lids that extends,
so close yet out of reach, been that way for all eternity,
by the eternity it means my own incapability,
inability to own, hold and grow,
yet only able to sought after, down south of the border,
where no body lives but every resident suffer,
just to endure the pain, needle rain,
sticks into porcupine skin.
emr sag
who made the all that suffering and all the evil,
made millions cry, another billion under ground.
made with same flesh, same bones but only the exactly same eyes,
that eyes see no further then where it ends, only the lids that extends,
so close yet out of reach, been that way for all eternity,
by the eternity it means my own incapability,
inability to own, hold and grow,
yet only able to sought after, down south of the border,
where no body lives but every resident suffer,
just to endure the pain, needle rain,
sticks into porcupine skin.
emr sag
Salı, Nisan 4
enemy
silently lurks in deeps
feeds on hope with big bites
consume and catch yourself in tin
your worst enemy lives within
emr sag
feeds on hope with big bites
consume and catch yourself in tin
your worst enemy lives within
emr sag
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
unbearable weight of being just
pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...
-
kırıntılarla yaşadım ya, saysan 13 sene boyunca sen varken de yokken de ulaşılmaz durdukça tutundum tanıdık ne varsa, tatlısından çok acısıy...
-
gel içten içe ağlamıyalım, kuralım masaları, yapariz iki şiş balık, efkardan kaf dağı masalları anlatırız birbirimize, gel ağlamayalım, ısla...
-
parelel evrenlerin çöplüğü, olduğum olacağım ve olamadığım her şeyin yükü bin hissedip birinde bile olamamak, aynalar arkasından izleyen yaş...