Perşembe, Temmuz 31

boğaza, gorbiye ve biraz da abime dair

bolca siyah, arada öndeki arabanın farlarının kırmızısı ama bolca siyah.
bolca siyah bir istanbul gecesi, bolca ıslak, tıkır tıkır yağan bir yağmur, gece geç saat.
eski lada, yavaş ağır hırıltılı ama bolca sıcak. boş sokak, boş istanbul, sanki sana kalmış gibi.
bilinmedik bir macera, "köşeyi dönünce araba olacak mı ki?" gibi.
bir iki kavşak, bir iki ağır dönüş, ardından köprüyü görüş. uzayıp giden kırmızı ışıklar.
bir direk gelen, bir asfalttan yansıyan bir de arabanın camındaki yağmurda kırılanlar.
bir derin nefes, bolca toprak azca deniz kokusu, bünyen alır o kokuyu mutluluk yapar.
o mutluluk buruklukla acıyla paketlenmiştir.
ruhunun nefsinle paketlendiği gibi.
köprüden sonra ilk çıkış, bir iki viraj, sahil yolu. yağmur boğaz gibidir, boğaz seni yıkıyor gibidir,
sonra ağırdan durur gorbi, boğaza 3 metre, arada bir bank bir zincir ve aşkın saf hali.
açarsın kapıyı soğuk sarar bedenini, senin mutluluğunu sarıp paketlediğin gibi.
bir kaç sn de kuru yerin kalmayacak şekilde ıslanırsın, yağmur sanki sana değil içine yağmaktadır.
bir kaç adım atarsın bankı geçersin, zincire ayağını yaslar boğaza bakarsın,
gecenin en siyahına gecenin baş yıldızına bakarsın
siyahı görürsün, ama içinde mavi de vardır, uykudadır mışıl mışıl
uykusu mavisini sarmıştır, senin sarıp paketleyen soğuk rüzgar gibi,
üşürsün titrersin ve bir adım daha atar kurtarırsın kendini zincirden ve düşersin aşkın en saf haline,
çivi gibi soğuk suları sarıp paketlerken seni, sen 240 km uzakta sadece ağlamaklısındır,
ve hissettiklerin ne eksik ne fazla bunlardır.

emr sag

?

kabuk kabuk üstüne
en derin yaram, bir ötekinin içinde
kendimi hapsettiğim yerim kuyunun dibinde
çizgim hep bulunduğum yerin gerisinde
kendim hep çizdiğim çizgilerin ötesinde

emr sag

Perşembe, Temmuz 17

kendime

denedim, olmadı. yürümedi. yaşayamadım bu şehirde. havası bana zehir, suyu kezzap kesildi.
denedim, olmadı bu şehrin insanlarıyla, onlar bana gölge gibiydiler, ben onlara engel.
denedim, olmadı burada. bir yolculuk öncesi hissi kaplardı hep içi, şehrin üstüme geldiği anların her biri.
denedim, o hissin üstesinden gelmeyi, gitmemeyi denedim, kalmayı denedim; kendime ve gölgeme çivi çaktım, tahtaları söktüm.
denedim, olmadı.
şimdi bir yolculuk öncesi anında gibiyim, hala deniyorum.

emr sag

Pazartesi, Temmuz 7

hatırladım ve

düşlerime sen girdin,
zihnime fikrin düştü,
kanıma zehrin karıştı,
geceme soğuk hükmetti,
uykumu korkular kaçırdı,
gözlerimi yaşlar kapladı.

emr sag

Pazar, Temmuz 6

d.r. 8

gene bir düğüm oldum,
gündüz ışık vurunca gördüm,
rüyalar karıştırmış,
görünce anladım.
akılda kalan birkaç kırıntı,
parçası kalan hatıralar,
zamanla çürümemiş,
ama bozulmuş bir tatla ordalar.

emr sag

unbearable weight of being just

pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...