2:58...
2:57...
ve duvardaki sayaçtan bir dakika daha eksildi,
ekimiş, kıymık kıymık olmuş bir tahta sandalyede oturuyordu,
bacakları ağırlığından uyuşmuş, ayakları karıncalanıyordu,
ufaktak kıpırdandığında sayısını kaçırdığı kez tahtanın zımpara gibi köşesi etine battı,
canı yandı ama umursamadı,
2:57...
1:08. . .
bi anda sayaç hızlıca haraket etti ve tak diye durdu. bir buçuk saatten fazla kısalmıştı,
iyice huzursuzlandı,
bulunduğu yeri seviyordu çünkü, yüksekçe bir uçurum önü alabildiğine deniz, batmakta olan bir güneş,
sayaçla birlikte yer değiştiren, normalde yavaş yavaş, sayaç zaman atlıyınca gökte bir yerden ötekine atlayan bir güneş,
hava da serinlemeye başlamıştı zaten,
ufuk çizgisi kızarırken,
gözleride kızarmıştı,
rüzgar denizden karaya eserken,
derken aklına bir ilham geldi, bir şiirin ucu belird-
1:07...
0:35...
saat gene atladı, güneş bir çizgi çekti peşisıra, ve ucu ufuğa değdi,
rüzgar daha da serinledi, hafiften tüyleri ürperdi,
sırtından, belinden yukarı bir ürperti tırmandı,
şöyle bir titredi,
gözlerini kıstı, kızaran ve ıslanan gözlerinden bir damla aktı,
ağladığı bir gözyaşı değil, rüzgarın etkisiyle oluşan bir damlaydı,
saat hızlandı, saniyeler yarışa başladı,
o zamanı tutmaya çalışırken zaman daha da hızlı aktı,
0:34...
0:33...
...
0:09...
yavaşça ayağa kalktı, kalkarken tüm sandalye gıcırdadı,
bir iki kıymık bacaklarında kaldı,
hafiften sızladı,
rüzgar hızlandı,
gözleri kısıldı
güneşin neredeyse yarısı batmıştı zaten,
gök kat kat ve ton ton kızıldı,
gözleri de kızarmıştı zaten rüzgardan,
sonra bir dakika daha gitti andan
0:08...
güneş kaçtı,
o güneşe baktı,
güneş daha da kaçtı,
o güneşe baktı,
sonra güneş battı,
o biraz daha güneşin battığı yere baktı,
sonra sırtını döndü,
gece onu bekliyordu,
ilk adımı attı, uyuşmuştu bedeni ama zorlayınca ikinci adımda geldi,
onun bittiği yer aslında güneşin battığı yerdi,
ama deniz vardı arada, yüzemezdi,
bir adım daha uzaklaştı sandalyeden ve biraz soluklaştı,
on adım sonra yarı yarıya şeffaftı
onbeş adım daha attı ve rüzgara karıştı,
bıraksalar; o sandalyeden bakardı hep aşka,
ama gün bitiyorsa, durmamak lazım artık bu diyarda.
emr sag
Salı, Mayıs 27
Cuma, Mayıs 16
öncesi, sonrası
boğulacağımı bileydim baştan,
şu üstüne güneş batan denizde;
yine de girerdim yüzme bilmeden,
boyumu aşan derinliklere.
emr sag
şu üstüne güneş batan denizde;
yine de girerdim yüzme bilmeden,
boyumu aşan derinliklere.
emr sag
Pazartesi, Mayıs 12
deniz oldum
mehtap semada gözükünce kabardım ve kendimden taştım,
o batınca ve görülmez olunca kıyılardan uzaklaştım.
emr sag
o batınca ve görülmez olunca kıyılardan uzaklaştım.
emr sag
Pazar, Mayıs 4
7
üzerime düşen gölgenden savruldum,
endamını gördüm, ciğerlerimden oldum,
zihnime hayalin düştü, yokluğundan kavrudum,
efkardan bir dağ doğurdum, üstüne tahtımı kurdum.
emr sag
endamını gördüm, ciğerlerimden oldum,
zihnime hayalin düştü, yokluğundan kavrudum,
efkardan bir dağ doğurdum, üstüne tahtımı kurdum.
emr sag
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
unbearable weight of being just
pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...
-
kırıntılarla yaşadım ya, saysan 13 sene boyunca sen varken de yokken de ulaşılmaz durdukça tutundum tanıdık ne varsa, tatlısından çok acısıy...
-
gel içten içe ağlamıyalım, kuralım masaları, yapariz iki şiş balık, efkardan kaf dağı masalları anlatırız birbirimize, gel ağlamayalım, ısla...
-
parelel evrenlerin çöplüğü, olduğum olacağım ve olamadığım her şeyin yükü bin hissedip birinde bile olamamak, aynalar arkasından izleyen yaş...