Pazar, Aralık 30

yeni bir tür soğuk

gelin size bir hissimi tanımlıyayım;
bir benzerlikten yola çıkalım ve adına soğuk diyelim,
çoğu yönden üşümeye benziyor bu his,
temel olarak soğuk yani,
ama;

bu soğuk farklı
bu soğuk; ilk gelen rüzgarın ilk değidiği teninizden değil,
sızlayan kemiklerinizden başlıyor sizi üşütmeye,
ilikleriniz donuyor ilk
sonra teniniz,

bu soğuk farlı;
sizi üşüten sizden 20 derece daha soğuk hava değil,
sizden 180 derece farklı çevreniz
ve sizden farklı yöne giden çevrenizdekiler
ve o çevredekilerle uyuşamayan, anlaşamayan, ve zoraki geçinen benliğiniz,
geçinemeyen benliğiniz; ben dediğiniz, kimliğinizin cebinde biriktirdiğiniz ufak tefek "siz"ler,
geçinemeyen benliğiniz; sizin parçalarınız.

bu soğuk farklı;
farklı olma çabası değil, doğası gereği farklı olanın, farklı olarak yaşama çabası,
bu çabanın yarattığı kaosta, ayakta durmaya çalışmanın gerektirdiği enerji miktari,
bu miktarın sizden çektiği, eksilttiği, götürdüğü şeyler.

bu soğuk farklı;
ve bu soğuk var,
laflayacak adam yok, soğuk var,
yanında iki kahve yutup içinizi ısıtacak iki muhabbet yok, soğuk var,
seni anlayacak bir tek adam yok, soğuk var,
yanlızsınız, soğuk var.

tabi en önemlisi; yukardakiler olmadığında sizi ayakta tutan aşk yok;
yaman bir soğuk var.

yanlız yaşamak zor.

emr sag

Pazar, Aralık 16

hasar tespit raporu

yazdıkça açılırım sanmıştım, her kelimede bir kapı açmış, bin tane kapatmışım.
bir sonraki sefere geçer sanmıştım, biraz biraz sönmüş ışık, şimdi karanlığa kapanmışım
sevdikçe reklenirim sanmıştım, her tekrar da solmuş soğumuş ve donuklaşmış dünyam;

daha mühim bir şey var mı?
her türlü duygudan yoksun kalmışım.

emr sag

Cumartesi, Aralık 15

duygulardan taşınma vakti

sözler, imgeler çürümüş
dolaplar dolu ağır yüklerle
etrafta toz yağmurlarıyla yıkanmış eşyalar
toplanın, gidiyoruz bu diyardan

anlamların içi boş artık
göndermelerin adresleri değişmiş
kapıda bir yığın geri dönmüş mektup
toplandık, gidiyoruz bu diyardan

duvarda boydan boya çatlak
bir tarafta hafif bir yıkık
her yere dağılmış bolca yara
son kez baktık, artık yokuz,
gittik artık bu diyardan

emr sag

aşk diye bir şey yoktur.

okuma öncesi gerekli bilgi; emrsag kişisi -artık- aşka inanmayan bir kimsedir.

aşk gitti, hayatımın kaynağında çeşmeden;
ilk göz yaşı sonra kan akar oldu.

aşk gitti, bu diyarları kuraklık vurdu.
günümü yarın bağlayan çarklar kayıp oldu.

aşk gitti, bilinmeyen bir gezegenin sonu;
adımıma adım ekleyen mit toz oldu.

aşk gitti, uykularım uzadı;
uyanık olmaya direncim azaldı, teslimiyetim sonuç oldu.

aşk gitti;
peşinden giden renkler oldu.

emr sag bir anlamda öldü.

Cumartesi, Aralık 8

uzaydaki ıssız ada

uzak durduk uzun zaman
ardında büyük surların
ve derin hendeklerin
aşanlar oldu, kırıp geri yolladık
sonra kapıları ardına kadar açtık
eşikten baktı döndü
temelimize kadar sarsıldık
kapattık çatlakları
gene açtık kapıları
eşiğe bile gelmediler
ve kapı açık
biz yıkıldık
sonra sadece bir ada kaldık
toprakla değil denizle çevrelendik
en azından bir iki dalga vurdu ince sahillerimize
şimdi deniz de gitti
geriye kaldı uzaydaki ıssız ada

emr sag

Pazar, Aralık 2

sülük

belime kadar ince bir kan akar sırtımdan
ensemde sülük gibi zaman,
dermanım yok, ellerim kalkmaz sırtıma
söküp atamam,
bu kadar zamandan sonra da içim boş
dışım darmadağın,

zamanın iki sivri dişinin arasından akan benim
ben ve benim önceden sahip olduğum şeyler
içimdekiler bitti, dışıma taşanlar ise çürümekte
ey dostlar ben benden geçtim, demim bitti, ferim sönmekte.

önceden ateş isem şimdi kül halindeyim,
ama dünyam çok soğuk, sönmekteyim

emr sag

unbearable weight of being just

pen in hand, a life spent penny in hand, millions spent dead since birth, breathes like a tree poisoned all the sleepers beneath knew it all...